Her şey ama her şey kendi ortamında yetişir ve çoğalır. Üreteceğiniz şey neyse onu kendi ortamında eker, diker, üremesine engel olabilecek yapıdan temizler ve onun üreyebilmesi gerekli desteği sağlarsanız, bir müddet sonra ondan meyve alırsınız.
Sivrisinekler de özelikle bataklık ortamını severler. Ana sivrisinekler, bataklığın içine milyonlarca yumurta bırakırlar. Bir kuluçka dönemi geçtikten sonra bir de bakarsınız ki her taraf sivrisinek dolmuş. Artık oralarda oturamaz, geceleri pencereler açık yatamazsınız. Eğer sivrisinekten kurtulmak isterseniz, onu için tek tek öldürmekle de bunu başaramazsınız. Önce mutlaka bataklığın kurutulması gerekir.
Terör de toplumun başının belasıdır, aynen sivrisinekler gibi. Askeri operasyonlar belki caydırıcı olur ama bu işin sonunu bitirmez. Çünkü onu üreten bataklık hala mevcuttur.
PKK, gayri memnun bir toplum içinden çıkar. İç ve dış destekler, onu yetiştirir ve büyütür. Bir de bunları sevk ve idare edenler, “kan içici Ermeniler ise” PKK da aldığı emirler doğrultusunda çoluk, çocuk demeden, Kürt-Türk demeden, kadın-erkek demeden yok edecek ve terörün dehşetini topluma yayacaklardır.
TÜRK VE KÜRT BİN YIL BİRLİKTEDİRLER
Yazımın burasında çok önemli bir ikazı yapmaya mecburum.
Yıllardır Doğu ve Güneydoğu da yaşanan teröre, ülke idarecileri AKP’liler, “Kürt sorunu” diye yaklaştılar. Bu kelime onların kendi buldukları bir kelime değildi. Biri gidip bir gelen ABD’li ziyaretçilerin ve Batı’da yapılan toplantılarında konuyu “Kürt sorunu” diye ele alan Batılı ülke temsilcilerinin empoze ettiği bir kelimeydi. Ama ne yazık ki bizim idarecilerimiz de Doğu ve Güneydoğu sorununa yaklaşırken, “Kürt sorunu” demişler ve bütün Kürtleri bu terörün birer tarafı olarak gösterme gafletine düşmüşlerdir.
Kesinlikle bu terör bir Kürt sorunu değildir ve PKK’da, Kürtlerin bir temsilcisi değildir. Yukarıdan beri belirttiğim gibi bu terör dış güçlerin (İsrail’in, ABD’nin, Batı ülkelerinin) ülkemizde çıkarttırdıkları bir terördür. Onlar beslemiş, onlar büyütmüşlerdir.
Bir başka yanlış da, “Doğuda ayağını bir köpeğin ısırdığını söyleyen Nasrettin Hoca’nın, eline geçirdiği bir sopa ile Batı’da ki köpekleri dövmesidir. Aman Hocam ne yapıyorsun, bu köpekler, senin ayağını ısıran köpekler değildir, diyenlere Hoca; “Bunlar da onların ırkındandır” diyerek onları dövmeye devam etmesidir.
Doğudan şehit haberleri geldikçe elbette ki hepimizin teessürü artmakta ama Batıda ki Kürtleri bu olayların sorumlusu olarak görmek aklımızın ucundan bile geçmemektedir. Ne yazık ki gençliğine, tecrübesizliğine ve kendine yapılan propagandaya kanan bir takım gençlerin Batı’da ki Kürtlerin dükkânlarını, evlerini yakmaları, onları taciz etmeleri kesinlikle yanlıştır ve düşmanlarımızın bizi Türk-Kürt kavgasına itmesinden başka ir şey değildir.
DOĞU MİLLİ DEĞERLERİMİZDE
Terör ortamını ortadan kaldırılması, onun dış desteklerin kesilmesi 1995 seçimleri ve onun onrasında açıkça yaşanmıştır.
İnançlarımızın savunulması, “Önce ahlak ve maneviyat bayrağının” ülkemizin her köşesine dikilmesi, ırkçılık yerine kardeşlik tezinin ikame edilmesi, devletin yıllardır Doğu ve Güneydoğu illerimize uyguladığı ekonomik ambargonun kaldırılması, üretim ve imalatın artırılması, iççi, memur ve emeklilere % 100 den % 300’e kadar ücret ve maaşlara zam verilmesi, “Çekiç güç”ün ülkemizden sürülmesi ve terörün dış desteklerinin kesilmesi, İslam ülkeleri Birleşmiş milletlerinin çekirdeği “D – 8” in kurulması gibi…
Elbette bu icraatlar, “Bana ne Amerika’dan…” diyebilen bir zihniyetin icraatlarıydı.
Bakın bu zihniyete 1995 seçimlerinde, milletimiz ve özellikle de Doğu ve Güneydoğu illerimiz, oyları ile ne büyük destek vermişlerdir. Türkiye genelinde 6.012.450 rey alan, ortalama oy oranını % 21.38’e çıkartan ve 550 milletvekilliğinden 158’ini alan Milli görüş’ün partisi RP (Refah Partisi) den bahsediyoruz.
Birinci il % 51.55 oy oranı ile Bingöl, İkinci sırada % 41.83 oy oranı ile Elazığ, Üçüncü il 41.73 oy oranı ile Konya… Diğer Doğu ve Güneydoğu illerinde Adıyaman % 32.55, Ağrı % 30,70 Batman % 25.76, Bitlis % 29.00, Erzincan % 32.32 Erzurum % 38.69 Diyarbakır % 18.80 Mardin % 20.02 Muş % 29.68 Siirt % 27.96 Şanlıurfa % 26.18 Van % 23.74 takip etmektedir.
“Biz Milli Görüş’ü istiyoruz” diyen insanların bulunduğu Doğu ve Güneydoğu illerinde terör ve anarşinin neş’vü nema bulması (hem zihniyet açısından ve hem de icraat açısından) mümkün değildir.
28.ŞUBAT(1997) MGK TPPLANTISI
Dış güçler ve özellikle ABD (İsrail), RP’nin icraatlarından hiç de memnun değillerdi. Çünkü onlar milleti fakirleştirecekken, RP milletin cebine % 100 - % 300 zam verdi. Pamuk, pancar, çay, tütün gibi taban fiyatlarını devletin belirlediği bütün temel ihtiyaç maddelerinin taban fiyatlarını yüksek tuttu. Tüketim yetine üretim artırıldı. İran başta olmak üzere komşu Müslüman ülkelerle ticari faaliyetler ve ihracat geliştirildi.
Onlar milleti borca esir edecekken RP, Denk bütçe ve havuz sistemini kurarak milleti borçlanmaktan kurtardı.
Onlar, ahlak ve dinimizi yok etmek isterken, RP çıkardığı bir kanunla RTUK kanununu devreye soktu, ahlaksız medya ile mücadele başlattı. Din ve ahlak dersler Planlama kapsamına alındı.
D-8 kurularak, Batı karşısında Doğu (Müslüman ülkeler), güçlendirildi.
Sonra bir de baktık ki gazetelerde, TV’lerde, Ali Kalkancı, Fadime Bacı boy göstermeye başladı. Aczimendilerin cehri zikirleri, günlerce ekranlara getirildi.
Ortağı ile yer değiştirme esnasında Cumhurbaşkanı Demirel, hükümeti kurma görevini Tansu Çiller yerine Mesut Yılmaz’a vererek, 12.Haziran.1997 de Erbakan hükümetini iktidardan düşürdüler.