17 sene, bir annenin çocuğunu yetirmesi gibi emek verdiğim MGV’de baştan sona o kadar güzel hatıralarım var ki… Hiç olmazsa bunların bir kısmını siz dostlarımla paylaşmak istiyorum. Gerçi acı hatıralarım da oldu. Ama bunlar zaman içinde dostlarıma anlatabileceğim yine birer tatlı hatıraya dönüştüler.
Sene 1990. MGV Isparta Şube Başkanımız, şimdi CANSUYU Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mustafa Köylü. Her zaman büyük düşünen ve büyük işler yapan bu kardeşimiz o yılda da Isparta ve Yalvaç da sünnet şölenleri düzenlemiş. Yüzlerce çocuğu sünnet ettirmek için çalışmalar yapmış. Bir cumartesi günü akşamı Isparta’nın meydanına büyük kazanlar koydurmuş, pilavlar kaynatmaya başlamış. O alanı bayraklarımızla, afişlerimizle ve dövizlerimizle süslemiş. Belli ki çok büyük bir davetli kitlesine yemek ikram edecek.
Biz de Genel merkez olarak bu çalışkan ilimizi teşyi ve teşvik etmek için o gece Isparta’ya geldik. Sünnet şöleni alanını geziyor, yapılan çalışmalar hakkında bilgi alıyorum. Pazar günü, Konya Büyük şehir Belediyesinin mehter takımını da davet ettiklerini bu meydanda mehter marşları çalacaklarını öğreniyor ve Şube Başkanım Mustafa Köylü’yü tebrik ediyorum.
Bir ara yanıma yaşlıca bir adam yaklaştı ve bana; “Oğlum. Dur seni bir öpeyim” dedi. Ben de “Hayrola amca… Bu iltifatın sebebi nedir?” diye sorunca, adam;
“Evladım. Benim bir oğlum var. Ve maalesef sigara içiyordu. Ben ne kadar sigarayı bırakması gerektiğini söyledimse de o benim sözümü dinlemedi. Ama sen bir kere; “Sigara içmeyi bırakın” demişsin. O günden sonra oğlum bir daha sigarayı ağzına almadı” dedi.
Halkıyla iç içe ve her an bir hayırlı işin üstünde bir vali, Şehabettin Harput…
MÜSLÜMANA SİGARA YAKIŞMAZ
Değişik vesilelerle gençlerle bir araya geldiğim zaman, onları toplum psikolojisinin de yardımıyla sigara içmeyi bırakmaya davet ederim. Toplum içinde bırakmak isteyenlerin sigara paketlerini alırım ve kendi gözleri önünde o paketleri parçalattırırım. Çakmaklarını da alır, onları “sigara bıraktırdığım gençlerin bir hatırası” olarak saklarım. Bu arada Kayseri Kısıklı’dan bir şairin sigara üzerine söylediği bir şiiri de okumayı ihmal etmem.
“Bir garip bid’at zuhur etti cihana,/Rabbim nasip etmesin ehli imana…
Duhan deyu ona isim takmışlar/ Çıksın deyu tütsü verir imana…”
Bu çalışmanın ardından sigara bırakan gençlerimiz başta olmak üzere bütün gençlerimize dua ederek, “Allah’ım bu sigarayı bırakan kardeşlerime sen yardım et. Onlara güç ve kuvvet ver. Onları nefislerine mağlup etme…” diye konuşmamı bitiririm.
Sigar içme arzusu onları çok bunaltırsa, ağızlarına bir şeker alarak onunla kendilerini teselli etmeleri söylerim.
Tekrar hatırlatıyorum. “Ben Müslüman’ım. Davam, Hakkı hâkim kılmaktır” diyen bütün kardeşlerim, eğer sigara içiyorlarsa, hemen bunu bırakmalıdırlar. Sigara bırakmak isteyen kardeşlerime nerede olursam olayım, mutlaka dua edeceğim ve Allah’dan (c.c) ona yardımcı olmasını isteyeceğim. Yeter ki [email protected] a bu konuda bir e-mail atsın ve bana bilgi versinler. Çünkü biz, sigaradan çok daha önemli konularla uğraşıyoruz.
UNUTULMAZ BİR HATIRA DAHA
Yine aynı seneler. Bu kere Kırıkkale’de sünnet şöleni yapacağız. Şube başkanlığımız hafta içi ikindiden sonraya program koymuş. Sünnet şölenini havuzlu bir bahçede yapacağız. Tabii şube başkanlığımız bizleri davet ettiği gibi, protokolden ve halktan da yine birçok isimleri davet etmiş.
Programın başlamasına bir saat kala, Genel merkez ekibi olara ben ve arkadaşlarım Kırıkkale’ye geldik ve doğruca havuz başı Sünnet şöleninin yapılacağı alana gittik. Genel Başkan olarak beni, henüz davetliler gelmediği için masanın üzerinde “Protokol” yazısı bulunan bir yere oturttular.
Şube mensupları hazırlık çalışmamalarını sürdürürken yanıma öğrencilik yıllarında Ankara’dan tanıdığım bir arkadaşım geldi ve bana; “Hoş geldin, Nevzat Bey” dedi.
Ben, simaen kendisini tanıdığım halde adını çıkartamadım. Ama nezaketen; “Hoş bulduk, teşekkür ederim” dedim. Bir taraftan da “acaba bu arkadaşın ismi neydi?” diye düşünüyorum. Bu arada bu arkadaş benim oturduğum protokole gelerek oturdu. Başladık “Hoş beş, etmeye…”
Evet, hoş beş ediyoruz ama… “Şimdi bizim şube yönetimi gelir de bu arkadaşa, burası protokole aittir. Sizi bu tarafa alabilir miyiz?” derler mi, diye endişe ediyorum.
Ben bu iç muhasebesi ile çırpınırken söz, bu arkadaşımın Kırıkkale de ne yaptığını sormaya gelmişti. Kendisine; “Siz Kırıkkale’de ne iş yapıyorsunuz?” dedim.
Ne dese beğenirsiniz?
“Ben Kırıkkale valisiyim” demez mi?
Oh… Çok şükür bir pot kırmaktan kurtuldum diyerek, içimden Allah’a hamd ettim.
Meğer bu arkadaşımız eski Şanlıurfa ve Kırıkkale Valiliklerini başarı ile yürüttükten sonra, birinci derece il olan Bursa valiliğine atanmış olan Şahabettin Harput Bey imiş. Şimdi ise kendisine “Paralelci” denilerek merkez valiliğine alınmış olduğunu öğrendim.