Sevgili gençler, hepimizin hayatında ne anlamlı anılar yaşanmıştır. Bunlar içerisinde bizi üzen anılar da olmuş, bizi sevindiren anılar da…
Yaşarken acı anılarımız sanki hiç bitmeyecekmiş gibi gelir… Ama bir müddet sonra o acı hatıralar kaybolur, yerini daha mutlu olduğumuz hatıralara terk ederler…
Sevinçli ve mutlu anılarım da bunun gibidir. Bazen çok sevinirsiniz ama bu sevinç uzun sürmez. Bir müddet sonra onlar da başka bir yaşantıya dönerler.
Ama şu iyi bilinmelidir ki; “Acı hatıralar ebedi (sonsuz) değildirler. Ve bu acı olayları yaşatanlara zalim, yaşadığımız ortama da zulüm denilirse; “Zulüm ebedi payidar olmaz (devamlı o insanın başında kalmaz)”
Zor günleri yaşamış ama daha sonra kolay günlere ermiş bir insan, o günlerin hatırasını bakın nasıl yad ediyor.
Ahmet Sırrı Arvas kardeşimiz, şahit olduğu bir olayı kaleme almış. Eski hatıraların insan üzerinde ki tesirleri nasıl büyük oluyormuş, bize onu göstermiş.
BU TEZGAHDAN YETİŞENLER
Ünlü basketbolcu eşiyle birlikte, İstanbul Eminönü’nde geziyordu.
Önce Kapalıçarşı, Topkapı Sarayı, Gülhane Parkı derken Yeni Cami’nin önüne kadar geldiler. Orada bağıra bağıra simit satan bir çocuk gördüler.
Basketbolcu birden durakladı. Sonra simitçiye yaklaştı.
Simit’in kaçadır koçum?
1 lira Abi…. Bakın çıtır, çıtır…
Tezgâhta kaç simit var?
70-80 tane var herhalde…
Hepsini alsam ne tutar? dedi ve cebinden çıkardı ve simitçiye bir 300 lira uzattı.
Al sana 300 lira….Farz et ki hepsini aldım…..
Sağ ol abi… Sağ ol…
Basketbolcu üç yüz lira çıkarıp simitçinin önüne bıraktı.
Eşi şaşkındı… Üç beş adım yürümüşlerdi ki kocasına yaklaşıp fısıldadı;
Suat, sen delimi sin?
Yoooooo…
Peki, yemediğimiz simitlerin parasını niye verdin?
Boş ver sorma…
Diyelim ki soruyorum hem ısrarla soruyorum…
Öyleyse söyleyeyim… Tablanın kenarı dikkatini çekti mi?
Hayır…
Dikkatli baksaydın görecektin… Tahtaya bir isim kazınmıştı.
Nasıl bir isim?
Suat.
Yoksa…
Evet o tezgah eskiden benimdi…
İşte sevili çocuklar,
Hiç ummadığımız bir anda hepimizin karşılaşacağı böyle sürpriz olaylar çıkabilir.
Veya bizler başkalarına böyle bir mutlu olayı yaşatabiliriz.
Ne güzel şey, insanların birbirlerine yardımcı olması…
Ne zor şey; “Rabbena, hep bana…” anlayışındaki insanlarla birlikte yaşamak..
YORUMLAR