Bir arkadaşımız İnternet adresime aşağıda yazıyı göndermiş. Kendisine çok teşekkür ederken, bu temsili hikâyeyi siz kıymetli kardeşlerimle paylaşmak istedim.
Bakın bakalım, sizler hangisine benzemek isterdiniz?
SİNEKLER VE ARILAR
Bir gurup arıyla sineği bir şişeye koyuyorlar.
Şişenin taban tarafını (dibini) ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştiriyorlar.
Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru üşüşüyorlar. Ama şişenin tabanı cam ve onların da yabancısı bir madde olduğundan çıkmayı başaramıyorlar. Bu arada sinekler, karanlık tarafta ki şişenin ağzına doluşuyorlar ve dışarı çıkıp kayboluyorlar.
Ağzı açık olan şişeden karanlık tarafa doğru tek bir arı bile gitmiyor. Arılar camın önünde ışığa doğru çabalarına devam ediyorlar. İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor. Ancak daha derinlemesine düşününce, karşımıza bir anıt gibi dikilen çok farklı bir gerçek çıkıveriyor.
ARALARINDAKİ FARK
Çok basit gelen bu deney beni de oldukça düşündürdü.
Arıların ne kadar akıllı varlıklar olduğunu hepimiz biliyoruz. Sinekler ise malum hayvanlar. Arılar ne kadar temizse adı üstünde, sinekler pek temizliğe aldırış etmezler.
Arılardan korkarız, bizi sokarlar diye ama sineklerden de midemiz bulanır. Evet, ışığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuskusuz. Onlar, engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyeceklerdir.
Önlerinde ne tür engel olursa olsun çabalarını sürdüreceklerdir. Ve bu uğurda da gerektiğinde ölmeyi bile göze alabileceklerdir.
Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu kendilerine yaptıran. Kendine saygı, yaşadığı topluma saygı duymalarındandır bu.
Sinekler, karanlıkta sıvışan ve kaçaklardır. Karanlığa yürüyenlerdir. Karanlık düşüncelidirler. Şişenin ağzının karanlığa bakmasının onlarca hiç bir önemi yoktur. Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır. Sadece kendi yaşamları söz konusudur. Nerede yemek varsa, nerede rahat yasayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler. Onlar için karanlık olması önemli değildir. Arıyı kovalamak isterseniz sizinle savaşır. Engellere aldırmaz. Onun amacı sadece ışığa ulaşmaktır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır.
Ve mücadelesini verdiği değerler için gerekirse ölür. Ama sinekler kaçarlar. Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler, kovaladığınız yere. Yemeklerinize, kollarınızın üstüne tünerler. Pis ayaklarıyla ezerler yaşadığımız her yeri.
Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar. Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler. Onlar için yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur.
SADAKATIN ÖNEMİ
Sevgili çocuklar,
Zorluklarına rağmen aydınlığı seçenler, bu uğurda mücadele verenler sadık insanlardır. Ve böyle olanlarla her türlü çalışma yapılabilir. Bunlar sizi asla terk etmezler.
Biraz çıkar gördüklerinde veya bir takım zorluklar gördüklerinde kaçanlar yalancılardır, güvenilmez insanlardır. Sizi yarı yolda bırakanlardır.
Atalarımız böyleleri için; “Yalancının ipi ile kuyuya inilmez” demişlerdir.
Davasında “sadık olmak” dinimizce de çok önemli tutulmuştur.
Peygamberimizin kayın pederi, Mekke’den Medine’ye hicret ederken kendisine yol arkadaşlığı yapan ve kendisinden sonra onun ilk Halifesi (devlet yöneticisi) olan Hazreti Ebu Bekir’e “Sıddîyk” yani sadık insan denmiştir.
Peygamberimizin isminden birisi “Sadukûn (s.a.v)” dır.
Ve her şeyin sahibi yüce Rabbimizin güzel isminden birisi “Es Sadık (c.c)” dır.
NE MUTLU, IŞIĞA ULAŞMAK İÇİN ÇABA HARCAYANLARA…
NE MUTLU, ENGELLERE RAĞMEN IŞIĞA DOĞRU YÜRÜYENLERE…
YORUMLAR