Ülkemizde yapılan 1960, 1980 askeri harekâtları ile 12.Mart.1971 ve 28.Şubat.1997 muhtıralarının asıl gayeleri, Türkiye de gittikçe gelişen milli görüşü ve İslami hareketi durdurmaya yönelikti. Daha sonraları da açıklandığı gibi bu hareketler tamamen dış güçlerin ve özellikle ABD’nin istekleri doğrultusunda yapıldı. Hele 12.Eylül 1980 darbesi, Türkiye’nin çok uzun süre içinden çıkamayacağı karanlık bir tünelin başlangıcı oldu.
Darbenin Kürt hareketine yönelik tasfiye amacı, sosyalist harekete uyguladığı tasfiye kadar başarılı olamadı, aksine Kürt hareketi darbe sonrası toparlandı. Özellikle Diyarbakır Cezaevi’nden çıkanların, kitlesel olarak PKK’ya katılarak dağa çıktığı bir süreç yaşandı. Filistin kamplarında eğitimlerini tamamlayarak Suriye’den Türkiye sınırını geçen örgüt üyeleri Adıyaman, Sason ve Dersim’e yerleşerek örgüte vurucu bir güç kazandırdılar.
15-25 Temmuz 1981’de Suriye'de yapılan PKK 1. Konferansı'na 60 civarında örgüt mensubu katıldı. Konferans PKK’ya tahsis edilen Helve Kampı'nda yapılmış, dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad tarafından, Kürdistan Demokrat Partisi'nden (KDP) alınan izinle de, örgüt Kuzey Irak’a yerleşmiştir.
KDP lideri Mesut Barzani önce Türkiye’den çekinerek bu teklifi reddetmek istese de, Hafız Esad’ın baskıları sonucu kabul etmek zorunda kaldı. Böylece 1981’de Kuzey Irak’a ilk Kürdistan devleti kurma adımı atıldı.
1984’de Şam’da gerçekleştirilen ikinci kongreden sonra kamplardaki üyelerini gerilla savaşına hazırlayan örgüt özellikle Hakkâri, Mardin, Siirt illerini kapsayan bölge içerisindeki askeri hedeflere karşı silahlı eylem hazırlığını hızlandırdı. 15 Ağustos 1984’te PKK’nın ilk ses getiren eylemi gerçekleşti. Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi ile Siirt'in Eruh ilçesine düzenlenen eşzamanlı baskınlarla örgüt silahlı çatışma sürecini başlattı.
PKK’ı bitirmek için çalışırken kendi hayatı bitirilen şehit Paşamız Eşref Bitlis…
ÇEKİÇ GÜÇ BELASI
PKK’yı konuşurken, “Çekiç Güç” olarak isimlendirilen ve ülkemize konuşlanmış ve yıllardır faaliyetini sürdüren bir ABD gücünden bahsetmemek, çok büyük eksiklik olur.
Çekiç Güç, Temmuz 1991 (Yıldırım Akbulut hükümeti 1989-91) tarihinde, amacı Saddam Hüseyin'in muhtemel saldırılarına karşı güya Kuzey Irak Kürtlerine güvence sağlamak olan hava kuvveti ile küçük fakat etkili bir yer unsuru olarak kuruldu.
Türkiye'de İncirlik ve Pirinçlikte konuşlanmış, 77 uçak ve helikopterden ve Amerikan, İngiliz, Fransız, Türk (komuta ABD’de idi) 1862 kişilik personelden oluşmaktaydı. Kuzey Irak'ta, Zaho'da da bir irtibat merkezi bulunmaktaydı.
Genelkurmay Başkanlığı'nca farklı zamanlarda hazırlanan raporlarda Çekiç Güç'ün, Türkiye'nin egemenlik haklarını hiçe saydığı belgeleniyor, "Etüd" başlığıyla yapılan değerlendirmede üst kademe de oluşan rahatsızlık açıkça dile getiriliyordu. Raporun inceleme bölümünde "Çekiç Güç Kuzey lrak'ta bir Kürt devleti kuruyor" deniliyordu.
ÇEKİÇ GÜCÜN SABIKA DOSYASI
Genel Kurmay raporlarında, Çekiç Gücün ABD'li komutanının, kendi üst makamları ile yaptığı yazışmalarda Türkiye'nin tezlerinin aksine, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden "Türk Kürdistan’ı", Kuzey Irak'tan da "Irak Kürdistan’ı" tabirlerini kullanarak bahsettiği dile geriliyordu.
15.Ocak.1992'de Çekiç Güç'e ait muharip uçaklar, Erkilet Gaziantep uçuşu yapan Türk Hava Kurumu'na ait sivil uçağı taciz ediyorlar, Çekiç Güç'e ait iki adet A-lO uçağı, 1.Eylül.1992 tarihinde sınırlarımız içerisinde PKK teröristlerini bombalayan savaş uçaklarımızın harekâtını gözetliyordu. 1993'ün ocak ayında ABD'ye ait bir savaş uçağı, Mardin radarına elektronik karıştırma uygulayarak, onun görevini yapmasını engelliyordu.
Yine aynı günlerde bir Irak uçağı, aksine yapılan tüm uyanlara rağmen ABD'li savaş uçaklarınca düşürülüyor. Awacs radar uçaklarında görev yapan subaylarımıza bu ay içerisinde verilmesi gereken "görev dosyaları ve görev sonuç raporları" verilmeyerek ABD ile aramızdaki anlaşmalar ihlal ediliyordu.
BITLİS PAŞA'YA TACİZ
17.Aralık.1992 günü, sabahın erken saatlerinde İncirlik'ten havalanan Awacs radar uçağı kısa sürede, Kuzey Irak üzerinde oluşturulan çalışma sahasına ulaştı. "Roz-I" ismiyle anılan sahada günlük rutin görevlerini yapmakta olan uçağın radarında bir müddet sonra beliren uçan bir cisim, radar operatörünün dikkatini çekti. Çekiç Güç'e bağlı uçakların uçuş koordinelerini bilen operatör, uçağın Türkiye'ye ait olabileceği düşüncesiyle konu hakkında bilgisine başvurduğu Türk subayından olumlu bir cevap alamadı.
Gözlemci Türk subayı, meydana gelebilecek bir yanlışlığı önlemek için Mardin radarıyla temasa geçerek gerçeği öğrendi. Radarda görülen cisim Türkiye'ye ait bir helikopterdi ve çok önemli bir yetkiliyi Irak'ın Selahattin şehrine götürmekteydi. Bu bilgiler bölgede görev yapan Çekiç Güç'e bağlı uçaklara süratle bildirildi. Helikopterin taciz edilmemesi konusunda tekrar tekrar uyarıldı.
Ancak ABD'ye ait uçaklar bu uyarılar dikkate alınmadılar ve Selahattin kenti yakınlarında Türk helikopterine uçuş güvenliğini tehlikeye sokacak kadar yaklaştılar ve onu taciz ettiler. Üstüne üstlük Çekiç Güç'e bağlı uçaklar, bölgedeki uçuşlarını ara verme ihtiyacı hissetmeksizin gün boyu sürdürdüler.
Taciz edilen helikopterde ''VI P- Çok önemli personel" diye tanıtılan kişi, bir kaç ay sonra şaibeli bir uçak kazasıyla hayatını kaybedecek olan Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'ten başkası değildir. Bitlis Paşa, o sıralar Türkiye'nin Kuzey Iraklı Kürt liderlerle başlattığı görüşmeleri yürütmektedir.
Türkiye bu olayı "zamanında koordine yapılmamasına" bağlayarak kapattı.