Nikâhı, bir erkekle bir kadının, kendi serbest iradeleri ile bir ömür boyu birlikte yaşamalarını sağlayan, birini diğerine helal kılan manevi bağdır diye tarif etmiştik.
Nikâhı fert ve toplum üzerindeki önemini anlayabilmek için ilim adamları üç ayrı yönden incelemişlerdir. Bunlar bedensel, ruhsal, toplumsal yönlerdir.
Nikâh, sağlam bir bağdır. Bu bağ, erkeğe eşinin Allah’ın emaneti, kadını da kocasının rızası ile cennete girebileceği gerçeğini ortaya koyar.
NİKÂHIN BEDELSEL ÖNEMİ
Her insanın yeme, içme gibi vazgeçemeyeceği ve hafife alamayacağı özellikleri vardır.
İnsan ne yemeden durabilir, ne içmeden… Yemekse yiyecek, su ise içecek… Bu arada havayı solumadan yapamayan insan, gece olunca da uyumadan da duramaz. Bu özellikler Allah’ın insana verdiği özelliklerdir. Allah insana bir başka önemli özellik daha vermiştir ki buna cinsellik özellik denir. Bu özellik sayesindedir ki karşı cinsten insanlar birbirleriyle evlenirler ve nesillerinin çoğalmasını sağlarlar.
Burada konumuzla ilgili olan şehvet (aşırı istek) cinselliktir. Bunlar hayati açıdan önemli dediğimize göre, cinsellik olmadan bir insan yaşayamaz mı? Elbette yaşar. Ama cinsellik olmadan üreme olmayacağına göre tolumun oluşması mümkün olamaz.
Canlılar ve özelikler bu ihtiyaçlarını ya meşru (uygun bulunan) yolla (nikâhla) veya gayri meşru (uygun bulunmayan) yoldan (zina) ile karşılarlar.
Ayrıca nikâhla taraflara sorumluluklar yüklemiş düzenli bir cinsel hayat, eşlerin huzurlu ve mutlu bir ortama kavuşmasını sağlar.
NİKÂHIN RUHSAL ÖNEMİ
İnsanlar, toplum içinde yaşarken birbirlerinin haklarına tecavüz etmemeleri ve uyum içinde yaşamaları için bazı temel ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Bunlar Fizyolojik, güvenlik, sevgi ve aidiyet duygusu (ait olma), toplumsal statü ve saygı görme, kendini gerçekleştirme gibi… hususlardır.
Aile bu hiyerarşik ihtiyaçları karşılayan en iyi ve en güvenli toplumsal kurumdur. Aile, üyelerinin yeme içme gibi fizyolojik gereksinmelerini karşıladığı gibi dış tehditlere karşı da güvenliğin korunmasını sağlar ve aile fertlerine güvenli bir barınaktır.
Hayatımızda bu kadar önemli olan sevgi, ailede en üst düzeyde ve en iyi biçimde yaşanır. Nikâhla kurulan evlilikte, aile üyeleri birbirini karşılıksız ve hiçbir şey beklemeden severler. Sevgiye sıcaklık, şefkat, yumuşaklık, hoşgörü, anlayışlı olma, içtenlik de eşlik eder.
Sevgi gösteren kişi, manevi bir doyum sağlar, haz duyar. Bunun en iyi örneği anne-bebek ilişkisinde görülür.
Anne vermeye, bebek almaya hazır durumdadır. Anne bebeğini sevgiyle emzirerek ona hem sütünü, hem de sevgisini verir. Bebek de annesinin sevgisini, sıcaklığını, şefkatini, sütünü alarak hem maddi, hem de manevi doyum sağlar. Böylece ailenin iki üyesi arasındaki sevgi ilişkisi ikisini de mutlu eder. En temel insan ilişkilerinden olan alma-verme ilişkisi, aile üyeleri arasında hiçbir çıkar beklemeden gerçekleşmiş olur.
Koca-karı arasında da sevgi, saygı ve hoş görü vardır. Eşlerin birbirini sevmesi “Ferhat’ın, Şirin için dağları yol etmesi…” neticesini doğurur. Eşler birbirlerine sevdiği şeyleri vermeye çalışırlar. Mesela hediye alımında, sevilen bir yemeğin pişirilip sofraya konmasında bu güzel duygunun tesiri büyüktür.
Sevgi, insanları birlikte davranmaya, paylaşmaya, üretmeye, ürettikleriyle mutlu olmaya iter. Çünkü yapılan iş başkalarına da faydalı olma anlamını taşır. Sevginin olmadığı bir ortamda kin olur, düşmanlık olur, yaşamın anlamı kalmaz ve anarşi ortaya çıkar.
NİKÂHIN TOPLUMSAL ÖNEMİ
İnsan, tüm ihtiyaçlarını kendisi karşılayamaz. Değişik mesleklerdeki insanların ürettiklerine de ihtiyaç duyar. Konumuz nikâh olduğuna göre evlenecek bir insan erkek olsun kadın olsun toplumda bir başka aileden eş aramak durumundadır. Bunun için de toplum olarak yaşamak gerekir.
Nikâh, iki kişi arasındaki sözleşmenin topluma duyurulmasıdır. Bu ilan ile eşler, birbirlerine karşı, çocuklarına karşı ve topluma karşı görev ve sorumluluklarını yerine getireceklerini, bu konuda hukukun kurallarına ve toplumsal değerlere uygun davranacaklarını belirtmiş olmaktadırlar. Bu da ancak nikâha dayalı bir aile kurmakla mümkündür. Toplum da kurulan bu ailenin kutsallığını kabul eder ve saygı gösterir.
Aile, topluma “iyi ve ahlaklı insan yetiştirmek” sorumluluğundadır. Bu sorumluluğu yerine getirmesi yani iyi ve ahlaklı nesiller yetiştirmesi sosyal bünyenin hak ve adalet duyguları içinde yaşaması demektir.
Toplumun güçlü olması, ailenin sağlam kurulması ve devam etmesine bağlıdır. Bunun için de boşanmaların hiç olmaması esastır. Peygamberimiz (s.a.v); “Bir talak (boşanma) olursa arş titrer” buyurarak aile ocağının sigortasını koymuştur.