İslam, insanı bu dünyaya gönderirken onun dağ başında veya bir adada yalnız yaşayacağını değil bir topluluk olarak yaşayacağını varsaymış, kural ve kanunlarını ona göre vaz eylemiştir. Bu topluluk içinde ya insanlar birbirlerine akraba veya hısım (eşinin akrabaları), ya komşu, ya misafir veya aynı toplumda aynı dinin müntesibi kişi olarak görmek istemiştir.
Bu yazıma konu Hadis-i Şerifte de “Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakları” ele alınarak bir Müslüman’ın diğer bir Müslüman’a yapması gereken görevleri üzerinde durmuştur. Birinin görevinin diğerinin hakkı olmakta olduğu gerçeği bulunmakta, eksik yapılan görevler bir başka Müslüman’ın haklarını ortadan kaldırmaktadır.
Hepimize düşen görev, dinimizin emir ve yasaklarını iyi öğrenerek bunları hayatımıza uygulamaktır. Bilmezsek uygulamayız. Bilir de uygulamazsak “üzerine kitap yüklenmiş merkep (eşek) gibi oluruz.” Bileceğiz ve bildiklerimizle de amel edeceğiz (uygulayacağız).
MÜSLÜMANIN HAKLARI
En önemlileri ve temel hakları belirten Peygamberimiz (s.a.v) efendimiz bizleri hayatımızın her safhasında karşılaşacağımız olaylara kaşı hazırlamaktadır. Selam alıp vermek çok önemli bir görev ve haktır. Selam; “Esselamü aleyküm” denilerek verilir. Ve Aleyküm selam (Verahmetullahi ve berekatühü) diye cevaplanır. Dikkat edilecek olursa bu selamla Müslümanlar aynı zamanda birbirlerine dua etmektedirler.
Şurası da unutulmamalıdır ki karşılaştığınız bir Müslümana veya girdiğiniz bir yerdeki Müslümana selam vermek nasıl önemliyse bir yerden ayrılırken de yine selam verilerek ayrılınmalıdır.
Bir Müslüman size davet ederse o davete icabet edilmelidir. “Efendim, ben takı takamayacağım” diyerek veya başka bahaneler üreterek davetten geri kalınmamalıdır. “Sen de gidersin ve takı takmazsın” diye düşünülmelidir. Her davetli senin gibi düşünür de davete icabet etmezse o takdirde ne düğün yapılabilir ne de cenaze kaldırılabilir.
Diğer önemli bir görevimizde karşımızda ki Müslüman’a nasihat etmektir. Size nasihat edene; “Benim nasihate (öğüt) karnım tok” demek bu görevin farkında olmamak demektir. Bir başka Hadis-i Şerifte Peygamberimiz üç kere; “Din, nasihattir” buyurmuşlardır.
Hapşırma, Allahın biz kullarına verdiği önemli bir rahatlama hareketidir. Hapşırmayı Allah’dan bilerek O’na şükretmek kul olmamızın, insan olmamızın gereklerindendir. Yerhamükallah; bir dua cümlesidir ve “Allah sana rahmet eylesin” demektir. Karşısından bu duayı duyan Müslüman tekrar, “Yehdini ve yehdi kümullah – Sana ve bütün Müslüman’lara rahmet etsin” diyerek cevap vermelidir.
Evinde veya hastanelerde yatanları, huzur evlerindeki yaşlıları ve çocuk yetiştirme evlerindeki çocukları ziyaret etmek de bizlerin önemli görevleri arasındadır.
Bayramlar gelir gider, mübarek gün ve geceler gelir geçer de o günlerde bu ve benzeri yerler ziyaret edilmezse onlar içinde yaşadıkları toplumun kendilerini terk ettiği kanaatini taşıyacaklarından topluma karşı olan bağları zayıflar ve hatta topluma karşı düşmanca duygular besleyebilirler. Bu ise toplumun bir anarşik ortama çekilmesi olacaktır.
Ve bir arkadaşınız veya bir komşunuz öldüğünde onun cenazesine katılmak bir görevdir. Bu katılma işini sadece cenaze namazına katılmak olarak anlamak ise bir başka yanlışlıktır. Evet… O arkadaşımızı kabrinde defnedeceğiz ve evine de giderek taziye ziyaretinde bulunacağız.
İslam, insanı bu dünyaya gönderirken onun dağ başında veya bir adada yalnız yaşayacağını değil bir topluluk olarak yaşayacağını varsaymış, kural ve kanunlarını ona göre vaz eylemiştir. Bu topluluk içinde ya insanlar birbirlerine akraba veya hısım (eşinin akrabaları), ya komşu, ya misafir veya aynı toplumda aynı dinin müntesibi kişi olarak görmek istemiştir.
Bu yazıma konu Hadis-i Şerifte de “Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakları” ele alınarak bir Müslüman’ın diğer bir Müslüman’a yapması gereken görevleri üzerinde durmuştur. Birinin görevinin diğerinin hakkı olmakta olduğu gerçeği bulunmakta, eksik yapılan görevler bir başka Müslüman’ın haklarını ortadan kaldırmaktadır.
Hepimize düşen görev, dinimizin emir ve yasaklarını iyi öğrenerek bunları hayatımıza uygulamaktır. Bilmezsek uygulamayız. Bilir de uygulamazsak “üzerine kitap yüklenmiş merkep (eşek) gibi oluruz.” Bileceğiz ve bildiklerimizle de amel edeceğiz (uygulayacağız).
MÜSLÜMANIN HAKLARI
En önemlileri ve temel hakları belirten Peygamberimiz (s.a.v) efendimiz bizleri hayatımızın her safhasında karşılaşacağımız olaylara kaşı hazırlamaktadır. Selam alıp vermek çok önemli bir görev ve haktır. Selam; “Esselamü aleyküm” denilerek verilir. Ve Aleyküm selam (Verahmetullahi ve berekatühü) diye cevaplanır. Dikkat edilecek olursa bu selamla Müslümanlar aynı zamanda birbirlerine dua etmektedirler.
Şurası da unutulmamalıdır ki karşılaştığınız bir Müslümana veya girdiğiniz bir yerdeki Müslümana selam vermek nasıl önemliyse bir yerden ayrılırken de yine selam verilerek ayrılınmalıdır.
Bir Müslüman size davet ederse o davete icabet edilmelidir. “Efendim, ben takı takamayacağım” diyerek veya başka bahaneler üreterek davetten geri kalınmamalıdır. “Sen de gidersin ve takı takmazsın” diye düşünülmelidir. Her davetli senin gibi düşünür de davete icabet etmezse o takdirde ne düğün yapılabilir ne de cenaze kaldırılabilir.
Diğer önemli bir görevimizde karşımızda ki Müslüman’a nasihat etmektir. Size nasihat edene; “Benim nasihate (öğüt) karnım tok” demek bu görevin farkında olmamak demektir. Bir başka Hadis-i Şerifte Peygamberimiz üç kere; “Din, nasihattir” buyurmuşlardır.
Hapşırma, Allahın biz kullarına verdiği önemli bir rahatlama hareketidir. Hapşırmayı Allah’dan bilerek O’na şükretmek kul olmamızın, insan olmamızın gereklerindendir. Yerhamükallah; bir dua cümlesidir ve “Allah sana rahmet eylesin” demektir. Karşısından bu duayı duyan Müslüman tekrar, “Yehdini ve yehdi kümullah – Sana ve bütün Müslüman’lara rahmet etsin” diyerek cevap vermelidir.
Evinde veya hastanelerde yatanları, huzur evlerindeki yaşlıları ve çocuk yetiştirme evlerindeki çocukları ziyaret etmek de bizlerin önemli görevleri arasındadır.
Bayramlar gelir gider, mübarek gün ve geceler gelir geçer de o günlerde bu ve benzeri yerler ziyaret edilmezse onlar içinde yaşadıkları toplumun kendilerini terk ettiği kanaatini taşıyacaklarından topluma karşı olan bağları zayıflar ve hatta topluma karşı düşmanca duygular besleyebilirler. Bu ise toplumun bir anarşik ortama çekilmesi olacaktır.
Ve bir arkadaşınız veya bir komşunuz öldüğünde onun cenazesine katılmak bir görevdir. Bu katılma işini sadece cenaze namazına katılmak olarak anlamak ise bir başka yanlışlıktır. Evet… O arkadaşımızı kabrinde defnedeceğiz ve evine de giderek taziye ziyaretinde bulunacağız.
YORUMLAR