28.Şubat.1997 de ki MGK (Milli Güvenlik Kurulu) toplantısında ortaya atılan insan haklarına aykırı, gayri demokratik uygulamaları, dönemin iktidarı Erbakan hükümetine yaptıramamışlardı. 30.Haziran.1997 den sonra iktidara gelen DSP ortaklı ve DTP destekli ANAP Mesut Yılmaz hükümeti, 11.Ocak.1999 tarihinde hükümet olan Bülent Ecevit azınlık hükümet ile 28.Mayıs.1999 tarihinde iktidara gelen DSP – MHP – ANAP hükümetleri ise adeta “çalmadan oynayan gelin” misali bu istekleri büyük bir heyecanla yapmışlardı.
Anayasaya göre bakanlar kuruluna tavsiye niteliğinde kararlar vermesi gereken MGK, Anayasayı çiğneyerek Bakanlar Kuruluna adeta baskı uygulamış ve gayri demokratik kararların uygulanmasını istemişti. Nitekim aradan geçen 15 sene sonunda 28 Şubat mucitleri yakalarını hukuka kaptırmış ve uzun bir yargılama dönemine girmişlerdi.
Şu neticeye bakın ki savcıların müebbet (ömür boyu) hapis talebi istedikleri 28 Şubat tutukluları nasıl oldu bilinmez, birer ikişer serbest bırakılmışlardır.
BİR ÖNEMLİ KONU
28.Şubat öncesi, bizim kız okullarımız vardı. Kız liselerimiz, Kız meslek liselerimiz, Kız İmam Hatip okullarımız ve Özel kız okullarımız öğretim veriyordu. Benim ilk iki kızım Ankara Tevfik İleri İmam Hatip Okulu mezunu iken, son iki kızım ise Özel kız lisesinden mezun olmuşlardı. Çocuklarım, şuur açısından birbirinden eksik değillerdi.
Bu okullar o günden bu yana 28.Şubatçıların istekleri doğrultusunda karma yani kız erkek karışık öğrenim yapmaktadırlar. Yani kızlar ve erkek öğrenciler birlikte oturuyor, birlikte yiyip içiyor, birlikte çalışıyor, birlikte oynuyor ve birlikte kumruluk yapıyorlar. Tabirimi mazur görün, “ateşle barut yan yana getirilmiş…” ve bunların patlayacağı an gözlemlenir olmuştu.
Caddeler, sokak araları, kafeler, piknik alanları şimdi genç kız ve erkek öğrencilerle dolup taşmakta, derslerini asan öğrenciler buralarda kâğıt veya tavla oynayarak, nargile içerek vakit geçirmekte ve hatta baş başa sevişmektedirler.
Şurası unutulmamalıdır ki daha genç hatta çocuk yaşta kız ve erkek öğrencilerin bir arada bulunması, birbirlerine nikâhsız yaklaşması aile kurumumuzun dinamitlenmesi demektir ve toplumumuzun yok olması manasına gelir.
Bir kısmı daha evlenmeden, bir kısmı da evlendikten sonra dökülen ve boşanmalarda oranın % 80’lere ulaştığı bu flört eden genç kızlar, daha sonra bir yuvada sorumluluk yüklenerek nasıl anne olabileceklerdir? Özellikle flörtte dökülerek “eli böğründe kalan…” kızlar, daha sonra bir gence nasıl hanım olacak, nasıl mutlu olacak ve çocuklarına nasıl annelik yapacaklardır?
TOPLUMUN TEMELİ AİLEDİR
İnsanlar, dağ başlarında mağaralarda tek başına yaşayamazlar. Onlar ancak toplum olarak yaşamak zorundadırlar. Ancak bu toplumun başka toplumlar tarafından esir edilmemesi, kendi ihtiyaçlarını kendi üreterek karşılaması, böylece de başka toplumlar tarafından sömürülmemesi gerekmektedir.
Eğer siz toplumun temeline dinamit koymakla eş değerde olan genç erkek ve kızların okullarda, caddelerde, sokaklarda, kafelerde birlikteliklerine izin verirseniz, bu önce aileyi ortadan kaldırmanız sonra da toplumu yok etmeniz demektir.
Bir önemli konu da zinanın toplum içinde hızla yayılmasıdır. Zina bir toplumda yayılırsa o toplum sonunda Ad, Semut, Lut kavimleri (Eş cinsellik) ve Batıda ki Sodom ve Gomore toplumları gibi helak olacaklardır.
Batının önemli ülkelerinden Fransa’da bu gün nikâhsız doğan çocukların sayısı nikâhla doğan çocukların sayısına ulaşmış bulunmaktadır.
Avrupa, bu gün toplum olarak bir çıkmazın içine girdiğinin farkına varmış ve sadece Kilisenin okullarında değil devletin okullarında da kız ve erkek ayrı öğrenim kurumları
kurmaya başlamıştır. İsrail’de ise bu kural daha yaygın bir şekilde uygulanmakta belediye otobüslerinde ya otobüsler veya kadınlarla erkeklerin binecekleri kapılar ve oturacaklar yerler ayrılmış bulunmaktadır.
İKTİDARIN RENGİ, İCRAATLARIDIR
14 senedir büyük bir çoğunluklar AKP hükümeti iş başındadır. Bunlar meclis de çoğunluğu sağladıklarından istediği kanunu çıkarmakta hatta Anayasayı bile değiştirmeye cesaret edebilmektedirler.
Sorulduğu zaman kendilerine “Biz de Erbakan’ın talebeleriyiz veya onlar da Erbakan’ın talebeleri…” gibi cevaplar verilmektedirler. Biliyoruz ki bir şeyle övünmek yetmemekte, onun yolunda gitmek veya ona benzemek de gerekmektedir.
45 senedir birlikte çalıştığım Erbakan Hoca, kendi iktidarında 28 Şubatçılara prim vermediği gibi eğer bu gün tekrar iktidara gelmesi mümkün olsa hemen 28 Şubat öncesi var olan kız okullarımızı tekrar açardı. Böylece bu asil milletin ırz, haysiyet ve şerefini korur, aile yapımızı güçlendirir, toplumumuzun güçlü bir toplum haline gelmesini sağlardı.
Şimdi aynı talebi, kendisini “Muhafazakâr” ilan eden, konuşmalarında Allah lafını ağzından düşürmeyen 13 yıllık iktidara sahip AKP hükümetinde de istiyoruz ve diyoruz ki “Nerede bizim 28.Şubat öncesi kız okullarımız?”
AKP’nin dindar seçmenine de sesleniyor, “AKP Milletvekili ve Bakanlarının bulunduğunuz il ve ilçelere gelmesi halinde onlardan bu haklı talebinizi isteyiniz ve onlara; “Nerede bizim 28.Şubat öncesi kız okullarımız” deyiniz.
14 senedir kendileri idrak ederek kız okullarımızı bize geri vermediklerine göre, bizler isteyerek yapmalarını sağlayalım. Görüyorsunuz ki “Ağlamayan çocuğa, bunlar da meme vermiyorlar”
YORUMLAR