Bir ülkede yürürlükteki kanunların oluşturduğu yapıya, sistem, nizam, düzen gibi isimler verilir. Kanunlar, o ülkede sanki görünmez bir çelik duvar halindedirler. Almanya Berlin de veya Filistinlere karşı İsrail’in ördüğü utanç duvarları, kanunlarca örülen duvarlar karşısında çok zayıf kalırlar. O ülkede yaşayan insanlar kanunların oluşturduğu bu yapının dışında hiç bir şey yapamazlar. Eğer yaparlarsa söz konusu kanunların öngördüğü cezalara çarptırılırlar. Bir kanunun yürürlükten kaldırılması ancak o sahada çıkartılacak başka bir kanunla mümkün olmaktadır.
Hiç birimiz vergi kanunlarının karşısında bir şey söyleyebiliyor muyuz? Askerlik kanunu karşısında “Ben askere gitmem” diyebiliyor muyuz?
Bu sebepten dolayı bir iktidarın icraatı demek, çıkardığı kanunların, kararnamelerin, Tebliğlerin insanlardaki adalet veya zulüm durumlarına göre adlandırması demektir. Bunlar ya adil kanunlardır veya o ülkenin insanlarına zulmeden kanunlardır.
Hukuk adamları, hâkimler, savcılar ve avukatlar hukuki işlerinde ve kararlarında bu kanunları kullanırlar. Kanuna uyan her şey onlar için adalettir. Ama gerçek adalet yanında bazı kanunların uygulanmalarından kamuoyu memnun kalmazlar. Buna “kamuoyu vicdanı denir ki” çıkartılan kanunlar bu yolla test edilirler.
Ülkemizde bizim derdimiz, Başbakanla Ana muhalefet Partisi liderinin birbirine ne söylediği, hangisinin diğerine üstün çıktığı değildir. Bizim derdimiz, çıkartılan kanunların, kararnamelerin, tebliğlerin arasında, kendi kendimize “Nereye gidiyoruz?” diyebilmek veya “uydum kalabalığa…” cinsinden gününü gün edebilmektir. Yarın ne olacak? Sorusunu cevapsız bırakmak veya yarınından endişe duyarak yaşamaktır.
Evet… Adalet kanunlarla sağlanır ama yine adalet kanunlarla ortadan kaldırılır.
ADALETİ SAĞLAMAK ESASTIR
Kanunlar birbirinden ayrı, birbirinden kopuk olamazlar. Hepsi birbirini destekler mahiyette olmalıdır. Hukuki sahada yürürlükte ki kanunlar ile ekonomik sahada yürürlükteki kanunlar veya ilmi sahadaki kanunlarla siyasi sahadaki kanunlar, sanayi kanunları ile ticari kanunlar birbirlerinde kopuk olamazlar. Bunlar bir fabrikada üretime ayarlanmış dişliler gibi olmalıdırlar. Bir dişli bir tarafa dönerken diğer dişli başka tarafa dönmemelidir. Eğer kanunlar arasında bir uyum ve ahenk olmazsa, bu üretim yapamayan bir fabrikayı andırır ki, bu yapı ülkede huzurun kaybolmasına, kaos ve anarşinin çıkmasına sebep olur. Böyle bir ortamda “Güçlü gemisini dağdan aşırırken, zayıf düz yolda şaşırır”
Bir kanun, o ülkede yaşayan insanların inançlarına, kültürüne, örfüne uygunsa ülkede huzur ve saadeti getirir. Başka inançlarda ki milletlerin kanunları milli bünyeye uymadığı için inancına göre yaşamaya çalışan topluma baskı getirir, zulüm getirir.
Bilinmesi gereken husus; Allah’ın yasak ve haram kıldıkları bütün işler, önce o insanın kendisine ve daha sonra da topluma büyük zararlar verirler. Çünkü her bir yasağın bünyesinde bildiğimiz-bilemediğimiz maddi-manevi büyük felaketler bulunmaktadır.
Bir millet düşünün… Bu milletin “…% 98’i Ben Müslüman” dır diye övünsün.
Müslümanlar, “Zinaya, suçtur diye bakar ve haram olduğuna inanırlar.” Hatta Kur’an-ı kerim, bu çirkin eylemi yasaklarken “zina yapmayınız” demez, “zinaya yaklaşmayınız” buyurarak, zinaya giden bütün yolları da kapatır. Siz bu millete, nereden alınırsa alınsın “Zina suç değildir. Yapanlara hiçbir ceza verilmeyecektir” diyerek bir kanun çıkartabilir misiniz?
Domuz eti, bu millet tarafından haram olduğuna bilinir. Hal böyleyken siz “Domuz etini serbest bırakacak” bir uygulama yapabilir misiniz?
Kumar haramdır ve yasaktır. Siz kumarı serbest bırakacak bir kanun çıkartabilir misiniz? Bunun en geniş bir şekilde uygulanması için Kumarı devlet eliyle oynatır, bunu reklamlarla teşvik edebilir misiniz?
İçkinin her çeşidini içmek, yasaktır ve haramdır. Siz içkiyi serbestçe kullanılan bir meta haline getirebilir misiniz?
Dolandırıcılık, soygunculuk yasaktır ve haramdır. Bu türlü hareketler yaratıcımız Allah tarafında yasaklanmıştır. Siz kanunun boşluklarından yararlanarak veya yetkili yerlerin müsamahaları ile bu işleri yürütebilir misiniz?
Yalan söylemek, yalan yere yemin etmek yasaktır, haramdır. Yalan, çıkar sağlamak maksadına matuftur. Zayıf karakterli insanların başvurdukları bir yoldur. Bu yasağın aleni hale gelmesi toplumun dürüstlük ve samimiyet düzenini bozar. Siz bu kapıyı açar mısınız?
Zayıf ve güçsüzlere baskı uygulamak, onları asrın köleleri haline getirmek haramdır, yasaktır. Onların korunması, kollanması, toplumun mutluluğu için büyük önem taşır. Tersine bir hareketin çalma ve hırsızlığı artıracak, zenginin malında fakirin gözü olacaktır. Atalarımız bunma “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” demişlerdir. Bunun sistemleşmiş şekline komünizm denmektedir.
Faizcilik ve tefecilik yapmak yasaktır ve haramdır. Hatta Kur’an-ı Kerim faiz için; “Faiz hakkında Allah’ın hükmü geldiği halde hala faizle uğraşanlar, Allah ve Resulüne harp açmışlardır…” buyurarak işin önemini vurgulamaktadır. Siz buna inanan bir millete, faizi meşru gösterecek uygulama içine girebilir misiniz?
Şehit Kanları alınan vatan topraklarının para karşılığı yabancılara satılması, yasağında ötesinde vatana ve millete bir ihanet manası taşır. Bu büyük manayı görmemezlikten gelerek aksine bir uygulama yapabilir misiniz?
Adam öldüren katiller, idam ile cezalandırılmaları gerekir. Siz bunun dışında hangi cezayı verirseniz verin, maktulun yakınlarını tatmin edemezsiniz. Eğer kanunlarımız katile gereken cezayı vermezlerse, maktulun yakınları “mahkûmu kendilerinin cezalandırması” düşüncesine sevk edecektir ki buna da “kan davası” derler. Ceza yasası ile bir kişiyi idam etmezseniz, bu uğurda birçok kişi heder olur gidecektir. Dinimizin adam öldürmeyi yasakladığını, kan davalarını kaldırdığını bildiğiniz halde bir ters tutum içine girer misiniz?
“Ferdin ve toplumun huzur ve saadeti istiyorum” diyen ve idari makamları işgal edenler, çıkardıkların yasaların, inançlarımızla çelişkili olmamasına dikkat etmeli, böyle aykırı yasalar imkân ve zaman elden geçmeden düzelmelidir
YORUMLAR