Sizi ve çalışmalarınızı uzun süredir takip ediyorum. İnternet sitelerinde yazılarınızı okuyor bu konuda verdiğiniz konferansların notlarını takip etmeye çalışıyorum. Sonun da size bu mektubu yazmayı uygun buldum.
“Her genç kız gibi benimde geleceğe yönelik birçok hayallerim vardır. Öğrenimi tamamlamak, bir kariyer sahibi olmak, iyi bir iş sahibi olmak, sonra kendisini anlayan ve seven, kendisinin de onu sevdiği ve “kocam” diyebileceği bir erkeği olmak. Daha sonra çocuklarının annesi olmak. Bunlara bakmak, bu çocukları ile mutlu bir hayat yaşamak istiyorum. Bu hayaller için de en önemlisi hiç kuşku yok ki evleneceği erkeği seçmek, böylece mutlu bir hayatın kapısını aralamak, geliyordu.
Siz de karşılaştığınız olayları yazın…
Çevremde birçok kız arkadaşım, kendilerine bir takım erkek arkadaşlar bularak onlarla flört etmeye başlamışlardı. Her bir arkadaşım, delikanlı ile neler konuştular, neler yaptılar, nasıl heyecanlar yaşadılar bunları bana anlatıyorlardı.
Ben bunları dinliyorum ve içimden bir ses bana; “Senin bu kızlardan neyin eksik. Flört eden kız arkadaşlarına söylesen onlar da erkek arkadaşlarına söylerler ve sana da bir erkek arkadaş bulurlar. Veya sınıfta beğendiğin delikanlıya biraz hissettirirsen o seni hemen arkadaşlığına alacaktır.” diyordum.
Aynaya bakıyor, çirkin bir kız olmadığımı görüyordum. Hatta güzel bir kız bile sayılırdım. Boyum, bosum yerindeydi. Giydiklerime dikkat ediyor, eteğim ile ayakkabımın, çorabım ile çantamın uyumlu renkleri taşımasına dikkat ediyordum. Saçlarını itina ile tarıyor, ancak kabartarak delikanlıların dikkatlerini üzerinde toplamaktan kaçıyordum.”
Ama ben bu yolu tercih etmemiş, her şeyimi ama her şeyimi kendisine “kocam” diyebileceğim bir delikanlıya vermenin erdemini taşımak istiyordum.
Çevremde bir delikanlılar ile flört eden kız arkadaşlarım vardı. Ancak flört eden arkadaşımın o yılışık hallerini, oğlanın yapışkanlığını ve cüretini hoş karşılamıyordum. Sonra benden büyük bazı kızlar flört ederlerken, delikanlı tarafından terk edilmişler ve bu kızlar büyük yalnızlık içine itmişlerdi.
Yine çevremde flört ettiği ve kendisini çok seviyorum, dediği delikanlı ile evlenen ancak birkaç sene sonra boşanarak ayrılan bazı kızlar tanıyordum. Bunlar flört ederlerken, “kendi evleneceğim eşimi kendim tanımak ve daha sonra onunla evlenmek isterim” dedikleri halde evlilikleri fazla uzun sürmemişti.
Kendi kendime soruyordum, “Bu nasıl tanıma ve nasıl evlenme… Maden birbirinizi tanıdınız ve evlendiniz. O halde niçin boşanıyorsunuz?”
Boşanan kızların durumu gerçekten içler acısıydı. İlk evliliği boşanma ile sonuçlanan bu kızlara, evlenmek için hiç kimse talip olmuyordu. Bunlar kızken etraflarında pervane gibi dönen insanlardan artık kimse kalmamıştı. Boşanan bu kızlar toplum içinde ikinci derecede bile değil, ta dördüncü dereceden düşmüşlerdi.
Sonra annem veya babam, benin flört etmesini nasıl karşılarlardı? Her halde hoş karşılamazlar diye düşünüyordum. “Annem ve babam, benim her zaman iyiliğimi ve mutluluğumu istemişlerdir. Onların benim flört etmeme sıcak bakmamaları da yine benim iyiliğim içindir. Onlar memnun olmadıkları halde ben flört edersem onların kalplerini kırmış ve üzerimdeki haklarını çiğnemiş olmaz mıyım?” diye aklımdan geçiriyordum.
Geçenlerde ablamın (S) adında ki bir kız arkadaşı anlatmıştı. “Nişanlım Bülent, bana talip olmadan önce çok beni araştırmış. Hatta nişanlandıktan sonra da araşmasını sürdürmüş ve beni gözlemlemiş. Benim daha önce hiçbir erkekle konuşmamış biri olmadığı anlayınca bana talip olmuş ve benimle nişanlanmayı kabul etmişti” demişti.
İşin başında olması gereken en önemli şey, yaratıcımızın bu konuda ki emir ve yasakları nelerdir?” Çünkü flört yapanlar, kız olsun erkek olsun, bunlar birbirleri ile nikâhlı değillerdi. Ama yaşadıkları hayat sanki nikâhlı iki insanın hayatıydı.
Bu kafamı kemiren soruları din ve ahlak dersi hocası Ahmet Hoca, zaman zaman derste açıklık getiriyor; “Bakın çocuklar. Flört yapmak, dinimizde yasaklanmıştır. Yaratıcımız bir erkek ve kızı, ancak nikâhlanmak suretiyle bir birinin helali olabilirler. Flört yapan erkek ve kızın tutuşmuş oldukları elleri, bunlar birbirinin helali değillerse o zaman helakleri (dünya ve ahiret zararları) olur” diyordu.
Ama bu Hocayı dinleyen pek olmuyordu. Onlar birbirlerine, falan dizide kız oğlana ne demiş, oğlan kıza ne yapmış bunları konuşuyor, dizide seyrettiklerini kendileri de uygulamaya çalışıyorlardı.
İşte bütün bunları düşünüyor ve bir gün kendisinin de bu acı yalnızlığa itilmemesi için “yapılacak flörte ile bu yolla evlenmeye değer mi, bütün bu acılar?” diyordum.
Duyuyor ve takip ediyorum ki, HAY-DER, Hayırda Yarışanlar Derneği, “Yuvamız” diye bir büro açmış. Genç kızlar hayallerinde ki “Beyaz atlı prenslerini” oradan bulmaları mümkün olabiliyormuş.
Ne güzel bir haber bu… Böylece genç kızlarımız bünyesinde büyük tehlikeler taşıyan “Flört yapmak” yerine buradan kendileri işin uygun eş bulabilecekler” diyerek bizlere, selam ve saygılarını sunuyordu.