ÖG-DER Şuurlu Öğretmenler Derneği Genel Başkanı Hamdi Sürücü, HAY-DER Hayırda yarışanlar Derneği Cuma sohbetine katılarak; “Evladımız, evliya mı olsun, eşkıya mı?” diye sordu. Evladımızın ne olacağına aslında bizler karar veriyoruz. Oylarımızla seçtiğimiz iktidarlar, Milli eğitimde eğitim de fıtrata uygun bir eğitim uygularsa evladımız evliya gibi olur. Eğer kendilerine bile faydası olmayan Batı usulü müfredat ve dersler okutursa o zaman da eşkıya gibi olur. Bu gün ülkemizde yaşanan terör olaylarının altında da işte bu kural bulunmaktadır” dedi.
Açılış konuşması yapan HAY-DER Genel Başkanı Nevzat Laleli ise eğitim ve öğretim yanı sıra bir de fiili ve fiziki eğitim yapısı vardır ki bu “karma eğitim” dir. Kızlar ve erkeklerin aynı sırayı, aynı çalışma mekânını, aynı bahçeyi, aynı yemekhaneyi paylaşmalarında, birlikte gezmeleri halinde, Allah’ın gençlerde yarattığı hisler devreye girer ve maalesef bugün çok yaygınlaşan flört ve onun neticesi zina karşımıza çıkar. Çocuklarımızı bu hale bizler düşürüyoruz. 28.Şubat öncesi bizim kız okullarımız vardı. Erbakan hükümetine yaptıramadıkları bu cinayeti, ondan gelen hükümetler aynen uyguladı. Maalesef AKP hükümeti de 14 senedir kız okullarımızı açmadı. Onun için soruyoruz; Nerede bizim kız okullarımız?” diye sordu.
ÖG-DER Genel Başkanı Hamdi Sürücü ise konuşmasında özetle; “Talim ve Terbiye toplumlar için çok önemlidir. Bana bir harf öğretenin kölesi olurum inancı, hakkı üstün tutan bu milletin en önemli medeniyet değerlerindendir. Bu görev “Önce Ahlâk ve Maneviyat" anlayışıyla yapıldığı zaman anlamlı olacaktır. Talim ve Terbiyenin gayesi iyi ve faydalı insan yetiştirmektir. İyi ve faydalı insan olmak, herkesin iyiliğini ve saadetini istemekle mümkündür. Barış, hürriyet, adalet, refah, itibar ve izzet, insan ve toplum içindir. İnsan ve toplumun layık olduğu maddi ve manevi refaha ulaşmasını sağlayacak yepyeni bir anlayışa ihtiyaç vardır. Bu yeni anlayış Milli Şuur´dur. Bu yeni anlayışın yerleşmesinde en büyük sorumluluk eğitimcilerindir.
Bunun için ÖĞ-DER: Eğitim ve öğretimin her kademesindeki eğitimcilerin, birlik ve beraberliğini sağlamak, belirtilen amacın gerçekleşmesi için telkin, tanıtma, eğitim, teşkilatlanma ve müesseseleşme çalışmalarını yürütmek istemektedir. Ülkenin en dinamik zenginliği olan gençliğin, şuurlu nesiller olarak yetiştirilmesine katkıda bulunmak, ülkenin maddi ve manevi kalkınmasına ve eğitimine destek olmak, milli ve manevi değerlerin korunması için faaliyette bulunmak, tecrübeleri paylaşmak hedefimizdir.
Bun için eğitim siyasetimizin temelinde "doğrunun, iyi ve güzelin, faydalının ve adaletin öğretilmesi; Allah´tan korkan, Allah rızası için iş yapan nesiller yetiştirilmesi" anlayışının olmasını istiyoruz” demiştir.
TALİM VE TERBİYE NE DEMEK
Sürücü devamla, “İnsanın, yaratıldığı fıtratın muhafazası için hayatın her safhasında İslam´ın temel esasları olan itikatta, ilimde, akılda, din ve ahlakta, ibadet ve amelde, beden ve ruh sağlığında, sosyal hayatta, iktisatta, ekonomide, siyasette, hukukta; hidayet, feraset, dirayet sahibi salih kimseler olarak yetiştirilmesi, dünya ve ahiret saadeti için hazırlanması ilmi ve işidir.
Mazlumlar ayağa kalkmadan zalimler diz çökmez. İnsanlığın saadet bulması ve nesillerin salih ve şuurlu nesiller olarak yetişmesi temennilerle olabilecek bir iş değildir. Bu ancak gayret ve mücadele ile elde edilecek bir şeydir. Bu çalışmaları iki sebepten dolayı yapmaya mecburuz.
İnsan, eşrefi mahlûkat olarak yaratılmıştır. Verilen bir takım nimetler sayesinde insan eşrefi mahlûkat olmuştur. Bu nimetler; Akıl nimeti, doğruyu yanlıştan ayırma, güzeli çirkinden, iyiyi kötüden ayırma, faydalıyı zararlıdan ayırma, adaleti zulümden ayırma, cüzi irade ve İslam nimetleridir. Bu ise bu nimetleri veren Rabbimize şükretmeyi gerektirir. Bunun gereği olarak insanın toplumda iyinin ve güzelin, doğrunun, faydalının, adaletin hâkim olması için çalışması bir şükür görevidir. Bizler Müslüman’ız. Sahip olduğumuz inanç değerleri ve mükellef olduğumuz farzlar ve cihad farzının gereği olarak ta bu çalışmayı yapmakla mükellefiz. Bu farz bize “insanın hayırlısı, insanlara faydası olandır.” sorumluluğunu yüklemektedir. Bu da toplumun saadet bulması için çalışmamızı gerektirmektedir. Bu iki sebepten dolayı çalışıp şu hususları gerçekleştirmeliyiz.
1. Eğitim ve öğretimin her kademesinde hizmet veren, vermiş olan veya hizmet verme niteliğine sahip olan eğitimcilerin, öğretmenlerin, üniversite hocalarının, birlik ve beraberliğini sağlamak,
2. Gençlerimizin bütün insanlığın saadeti için çalışan, salih, şuurlu Müslüman nesiller olarak yetiştirilmesi için çalışmak,
3. Ülkemizin maddi ve manevi kalkınmasına ve eğitimine destek olmak,
4. Milli ve manevi değerlerimizin korunması için faaliyette bulunmak,
5. Tecrübeleri paylaşmak,
6. Varlıklı hayırseverimizin mali imkânları ile eğitimcilerimizin tecrübelerini bir araya getirerek hayra vesile olmak,
7. Benzer hassasiyetlere sahip diğer MİLKO´larla ile birlikte hareket etmek ve fikir alışverişinde bulunmak istiyoruz.
ŞUURLU ÖĞRETMEN NASIL OLUR
Sevgi ve kardeşlikten yola çıkan eğitimciler, aynı çatı altında bir araya geldikleri zaman bir “eylem ve şuurlandırma” çalışması yaparlar.
“Ben muallim olarak gönderildim.” diyen peygamberimizin günümüzdeki kurumsal varisi olduğunu bilirler.
Hicret öncesi peygamberimizin Medine´ye öğretmen olarak gönderdiği birer Mus´ab b. Umeyr olduğu şuurundadırlar.
Asrısaadette peygamberimizin görevlendirdiği Maune Kuyusu yanında hunharca şehit edilen İslam´ın ilk öğretmen gurubu 70 sahabenin cihadı, şecaati ve şahadetini bilirler.
İstanbul´u fetheden Fatih´in hocası Akşemseddin´dirler.
"En hayırlınız Kur´an-ı Kerim´i öğrenen ve öğretendir” inancına sahiptirler.
İnsanlığın saadeti için öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin ve bütün olmayı ve “Bünyan-ı mersus…” olmanın şart olduğuna inanırlar.
Hakkın hâkim olduğu, “Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye, Yeni Bir Dünya” hedeflerine sahiptirler” diye sözünü tamamlamıştır.
YORUMLAR