Aslolan milletin birlik ve beraberliğidir. Kaç tane ayet ve Hadis-i şerif bu konuya açıklık getirmektedir. Birlik ve beraberliğin bozulmasının en önemli sebebi, bazı fikir ayrılıklarının baş göstermesidir. Her fikrin yönlendiricisi birer aynı zamanda bir elebaşıdır.
Fikir ayrılıkları, insanlar arasında çatışmayı körüklemekte, birlik ve beraberliğin bozulmasını sağlamakta ve bu durumun gelecekte toplumu iç savaşa sürüklemektedir. Böyle olunca da binlerce masum insanın ölmesi, mallarının heder edilmesi, hanımların kocasız, çocukların yetim ve öksüz kalmaları mukadder (kaçınılmaz) olmaktadır. Bu düşmanın işine yaramakta, toplum hürriyetlerini kaybetmekte, düşmana esir ve köle olmaktadır.
…AYRILIK AZAPTIR
“Topluluk rahmet, ayrılık azaptır” buyuran peygamberimiz, bir gün ashabıyla (arkadaşları) birlikte yemek yerlerken, ashabın ortadaki yemeğe uzandıklarını görünce; “Bir gün gelecek, ümmetimin düşmanları, sizin bu yemeğe uzandığınız gibi üzerlerine üşüşecekler.” Sahab-i Kiram sorarlar. “Ya Resülallah. O gün sayımız az mı olacaktır?” Peygamberimiz; “ Hayır, az olmayacak. Ama ümmetim, su üzerinde yüzen saman çöpleri gibi ayrı ayrı ve dağınık olacaklar” diye bildirir. Bu hadis-i şerif, bir peygamber ikazı olup, “Ey ümmetim. Dikkat edin sakın bu şekilde dağınık olmayın” manasını taşımaktadır.
EMİR SAYISI ARTARSA
Fikir ihtilafları, ikinci bir başın(idarecinin) çıkmasını doğurur. Mevcut olan Emir’le, ikinci Emir arasında ihtilaflar büyüyeceğinden, toplumun parçalanması ve iç savaşın çıkması mukadderdir.
İkinci Emir kendisinin daha kabiliyetli, daha zeki ve becerikli olduğunu iddia ediyor, basın da tevhide dayalı toplumu parçalayabilmek için ihtilafları körüklüyorsa, ne yapılmalıdır?
Birlik ve beraberliğin ölçüleri bellidir. İslam’ın toplumsal olaylardaki hükmü olan “…ayrılıp tefrikaya düşmeyin” emri hatırlamalıdır. İnsanlar, ilk Emir’e bağlı kalmalı ve ikinci çıkan Emir, varsa üstün kabiliyetlerini ilk Emir’in emri altında kullanmalıdır.
Bir hadis-i şerif de peygamberimiz; “Bir Emir’iniz varken ikinci bir Emir çıkarsa, ikincisinin boynunu vurun” buyurmaktadır. Âlimlerimiz, “boynunu vurun” ifadesinden, “ikinci Emir’in etrafında toplanmayın ki, o da Emir’lik iddiasında bulunamasın” hükmünü çıkarmışlardır.
SULTAN FATİH VE ÂLİMLER
Sultan Fatih, İstanbul’u feth ederken 21 yaşındadır. İstanbul önlerindeki ordusu içinde Ak Şemseddin, Molla Gürani, Molla Hüsrev, Gelenbevi hazretleri gibi âlim ve fazıl birçok şahıslar bulunmaktadır. Hatta Sultan Fatih Molla Hüsrev’e intisaplıdır ve Molla Hüsrev Fatih’in şeyhidir. Yine Sultan Fatih her zaman diğer âlimlerin ilimlerinden ve görüşlerinden yararlanmaktadır, zaman zaman onların derslerine katılmaktadır.
Sultan Fatih, İstanbul’u feth ederek orayı da hakkın ve adaletin bir kalesi yapmaya azmetmiştir. Savaşın yoğunlaştığı bir dönemde; “Gemiler, karadan yürütülsün” diye bir emir çıkartır. Bu emrin uygulanmasını aklen mümkün görmeyen ordu içinde bazı subay ve askerler, böyle şey olur mu? Hiç gemiler karadan yürür mü? Muhammed han, aklını mı yitirdi? diye hoşnutsuzluk gösterirler.
Bu karışıklığın önlenmesi ve Emir’e itaatin sağlanmasında görev, yukarıda isimlerini saydığımız âlimler ve şeyh efendilere düşmektedir. Asker içerisinde “Emir’e itaatin farz olduğunu anlatarak” itaatsizlikleri gidermişler, sonra da “Emir, demiri keser…” hükmünce koca koca gemiler karadan yürütülerek, Halice indirilmiştir. Ordunun Emir’ine itaati, onlara zaferi nasip etmiş ve İstanbul feth olunmuştur.
BİRLİK NASIL SAĞLANIR
Birlik ve beraberliğin yegâne şartı, toplumu başkanın tek olmasıdır. Bir toplumda kendini idareci olarak gören kaç insan varsa toplum o kadar parçaya bölünmüş demektir.
Bazı tarikatlara intisap eden insanlar; intisaplarının biat, kendi şeyhlerinin Emir olduğunu zannetmekte, böylece şeyh sayısı kadar gurup çıkmakta ve İslam’da ki birlik ve beraberlik yani Ümmet yapısı sağlanamamaktadır.
OSMANLI’DA ŞEHZADE KATLİ
Osmanlı padişahları arasında kendi kardeşini katlettirenlerin bulunması bazen tenkit edilir. “Padişah’ın kendi öz kardeşinin öldürülmesini isteyebilmesi onun için ne kadar zor bir iştir ve acaba bu isteğe hangi önemli neden sebep olmuştur?” diye düşünülmez.
Bu olay, milletin parçalanması ve ülkenin ikiye bölünmesi söz konusu olacaksa, fitne ve fesat her tarafa yayılacak, milletin birbirleriyle kanlı bir çatışmaya girmesi mukadder olacaksa, milli birlik ve beraberliğin sağlanabilmesi için bir insanın, bütün zorluğuna rağmen kardeşini bile feda edilebileceğini göstermektedir.
DÖNEKLE YOLA ÇIKILMAZ
İkinci Emir’in çıkması, ikincinin daha önce birinci Emir’e verdiği sözden dönmesi, biat’ından vazgeçmesi ve isyan etmesi manalarını taşır. Tabii bu tip dönek insanlara, kesinlikle güvenilemez ve onlarla bir yere gidilemez. Çünkü kader birliği yaptığı ve kendisine itaat edeceğim diye birçok kereler söz verdiği Emir’ini bile ortada bırakarak terk eden bir insan, bir takım menfaatleri (çıkarları) uğruna yarın, başka ne mukaddesleri (vatan, bayrak, namus gibi) terk etmez mi?
Toplumun dağınıklığı, her kesin ayrı tarafa çektiği karışıklık içerisinde iseniz bu durumdan kurtulabilmenin, birlik ve beraberliği sağlayabilmenin ilacı, dinini bilen ve bunu etrafındakilere öğreten âlimler ve şeyh efendiler başta olmak üzere herkesin bir baş etrafında toplanmasıdır.
Yazımı, toplumun derdini tespit eden ve buna en uygun çareyi sunan, Sait Çekmegilin bir şiirle bağlayayım. Şiirin adı, Dert ve Çare’dir. Hem de Allah, “birlik olun” diye emrettiği halde birleşemeyen Müslümanların, onulmaz derdi.
İpi kopan tespihim,/Dağılmış tane, tane./ Acı ama teşbihim, / Hani nerde imame.
Daneleri toplayın./ Hak ipine derleyin./ Bir imame bağlayın,/Tevhit gelsin meydane.
YORUMLAR