17.Ağustos.1999 ülkemizde büyük bir acının yaşandığı tarihtir. Yaşı uygun olan herkesin hatırlar ki aynı günün 1999’unda, geceleyin merkez üssü Gölcük olan büyük bir deprem, bölgeyi kastı kavurdu. Deprem sonrası binlerce insanımız göçük altında öldü, binlerce insanımız da aç ve açıkta kaldı. Hele yakınları ölenler, hele korunmaya muhtaç ihtiyarlar, hanımlar ve çocuklar…
Bu büyük felaket karşısında ve harp zamanlarında (1974 Kıbrıs Barış harekâtı) olduğu gibi “Milli refleks” derhal harekete geçti ve deprem bölgesine ülkemizin her yerinden yardımlar yağmaya başladı. Yaklaşan zor kış şartlarından depremzedeleri kurtarabilmek için herkes seferber oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da deprem münasebetiyle “Kardeş aile kampanyası”nı başlattı. Milletimizin bu kampanyaya katılımını sağlamak için radyo-TV reklâm spotları, büyük afişler ve cami önlerinde dağıtılabilecek el ilanları bastırdı ve ülke genelinde halkımıza arz edildi.
Hâlâ arşivimde sakladığım el ilanında; Depreme ait bir acıklı fotoğraf konulmuş ve “Yüreğinizde yer açın. Bir kardeş aileniz olsun” ibaresi bulunmaktaydı. Bu, depremin acısını kalbinde duyan ve insan olan herkese tesir eden yardıma çağrı broşürüydü.
Hamiyetperver (iyiliksever) milletimize yapılan bu davet çok yerindeydi. Ancak bu davet büyük bir mahzuru bünyesinde saklamaktaydı. O da iki ailenin bir mekânı uzun sure birlikte paylaşamayacağı idi. Belki bir hafta-on gün bir aileyi misafir ederdiniz ama uzun sure kalma durumunda bizim değerlerimiz buna imkân vermezdi.
SİHRİYET BAĞI
Bütün bu sorular karşısında Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanlığına bir dosya hazırladım ve “Kardeş aile kampanyasına” işlerlik kazandıracak tekliflerimi sıraladım. “Kardeş yapılacak aileler birbirlerine “sıhriyet” dediğimiz nikâh bağıyla bağlanmalı ve aileler birbirlerine akraba yapılmalıdır” dedim.
“Deprem bölgesinden evlenebilecek bir insan deprem dışı bölgelerinden biriyle evlendirilmeli, depremzede bir kardeşimiz evlenince, yanındaki mağdur ailesi de yaklaşan kışı damat veya gelinin evinde geçirmelidir” demiştim.
Bakanlığa yaptığım tekliflerimi ulusal gazetelere faksladım. Basın, bu konuyu ele aldı ve büromuza birçok basın mensubu gelerek bizimle röportajlar yaptılar. Bir gazetemiz ertesi gün; “Dünyada şimdiye kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen bir teklif ortaya atıldı. Milli Gençlik Vakfı Şeref Başkanı Nevzat Laleli kurduğu evlendirme bürosuyla depremzedelerin, deprem dışı bölge insanlarıyla evlendirilerek gerçek ve kalıcı bir destek sağlanmalıdır, dedi.” diye yazdı.
O sırada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olan Sayın Yaşar Okuyan’a hitaben yazılmış ve 13.10.1999 tarihli tekliflerimi içeren dosya ve mektubumu gazetecilerinin önünde Bakanlık Müsteşarı Fikri Şahin’e verdim.
Hâlbuki bizzat kendisiyle görüşme randevusu aldığım Sayın Bakan, benim yanımda birçok gazetecilerle birlikte olduğumu görünce hemen Müsteşarına yönlendirmiştir.
BAKANLIĞA DOSYA
Mektup ve dosya özeti şu şekilde idi.
“Marmara bölgemizde 17. Ağustos günü meydana gelen depremde büyük bir felaket yaşanmış, birçok ailenin fertlerinin ya hepsi ya da birkaçı hayatlarını kaybetmiş, geride çadırlar içerisinde yaşamaya mahkûm binlerce öksüz, yetim ve dul kalmıştır.
Biz, “Kardeş aile kampanyanıza” kalıcı çözümler teklifi arz ediyoruz.
TEKLİFLER
“Depremzede kardeşlerimizden evlenmek durumundaki bekâr-dul, erkek-kadınları, ülkemizin deprem dışı bölgelerindeki insanlarla evlendirilmelidir.”
1. Bakanlığınız, halkın sevgisini kazanmış bazı sivil toplum kuruluşlarını bu çalışmanın içine çekmelidir. ( Bu çalışmalar memur zihniyetiyle yapılamaz)
2. Deprem bölgelerinden bekâr-dul, gelin ve damat adaylarının tespitleri yapılmalıdır.(Belediyeler, mahalle ve köy muhtarları ile Sivil toplum kuruluşlarınca)
3. Konuyu halka duyurmak ve sıcak tutmak için medya kuruluşları, gazeteler ve TV’ler bu konudaki çalışmalara yer vermelidirler.
4. İşin finansmanı, bakanlığınızın ayıracağı bir ödenekle ya da deprem dışından müracaat eden damat-gelin adaylarından alınacak küçük bir kayıt ücretiyle sağlanmalıdır.
5. Maddi imkânsızlıklar sebebiyle evlenemeyen gençlerimize bu desteği sağlayacak zenginlerimiz mutlaka olacaktır. Onların ortaya neler koyabilecekleri tespit edilmelidir.
6. Hayırsever halkımız, tüccarlarımız ve esnafımız, yeni evlilere (kullanılmış temiz eşyaları da olabilir) ev eşyası hediye etmelidir.
7. Bakanlıkta bu konuyu yakın takip alacak üç kişilik bir komisyon kurulmalıdır.
8. Damat ve gelin adaylarında evlenmeleri uygun olanları büromuz tarafından tespit edilmelidir. Evlenmeleri uygun olan damat ve gelin adaylarının resimli bilgi formları tarafların görüşleri alınmak üzere kendilerine sunulmalıdır.
9. Belediyelerce toplu nikâhlar kıyılmalı ve taraflar birleştirilmelidir…”
Bu teklifimiz ile Bakanlıkça başlatılan “kampanya” ne oldu mu dersiniz?
Bu çalışmalarımızdan dolayı bize bir teşekkür mektubu dahi göndermeyen bakanlık, kendi kampanyası hakkında kamuoyunu aydınlatacak en küçük bir açıklama yapmadı.
Ancak bu çaba ve gayretlerimiz semeresini özel olarak verdi. Bu vesile ile kurulan “Yuvamız evlendirme bürosu”na, ülkemizin her yerinden ve yurt dışında müracaat eden gelin ve damat adaylarını, kendilerine uygun eşleri yine kendileri belirlemek kaydıyla çalışmalarını sürdürdü.
Daha sonra bu büro HAY-DER Hayırda Yarışanlar Derneği bünyesine alınarak dünya çapında çalışan ve dünyanın tek evlendirme çalışmasına dönüştü.
YORUMLAR