Bu yazı serisinde bir asırdır ihmale uğramış bir konuyu ele almak ve bu konuda önemli gördüğüm hususları işlemek istiyorum. Bu konu, sistem, rejim, düzen, nizam isimlerini verdiğimiz önemli bir konudur.
Yıllardır yapılan tahribatlar bizi bu konudan ayırmış ve biz “benim işim, ağrımaz başım” diyerek, sadece kendimizin ve çoluk çocuğumuzun durumlarıyla ilgilenir olmuşuz. Ama bunda da muvaffak olamamışız. Bir başka deyişle, bizi bir bataklık içine sokmuşlar, biz bataklığı kurutalım diyeceğimize bu bataklıkta çırpınmayı yeğlemişiz.
Bu önemli konu en az bir asırdır ihmale uğramış, bu sure içinde yetişenler, âlim, hoca, din adamı, ilim adamı, yazar, akademisyen gibi rütbeler verdiğimiz kişiler ne konuşmalarında, yazılarında ve ne de ilmi çalışmalarında bu konuya yer vermemişlerdir. Bu adamlar, varsa yoksa “insan nasıl iyi insan olur?” gibi çalışmalarını tek kişiye indirgemişler, bununla yatmış bununla kalkmışlardır.
Kafamızı kaldırarak gökyüzüne baksak, burada eksik noksan bir yer bulabilir miyiz? Makro alem nasıl bir düzen içerisinde yaratılmışsa mikro alem de aynı düzen içerisindedir.
SİSTEMSİZ TOPLUM OLMAZ
Sistem, bizim etrafımızı çepeçevre kuşatan bir hava gibidir. Hava görünmediği halde nasıl yaşamamız için önemli bir varlık ise sistem de görülmediği halde onun varlığı her zaman hissederiz. Bir insan havasız yaşayamadığı gibi toplum da kesinlikle sistemsiz yaşayamaz. Hava bizim canlılığımızın devamında önemli bir maddedir. Sistem ise malımız, canımız, ırzımız, aklımız ve neslimizin korunması ve devam etmesini sağlayacak yine önemli bir varlıktır.
Görüleceği gibi yazımın burasında insanların devletin koruması altında olması gereken bu beş önemli hakkı size sunuyorum. Bu haklar ya korunur veya korunmaz. Bunları koruyan da sistemdir ve heder eden de yine sistemdir veya bozuk sistemlerdir.
Sistemler iki şekilde karşımıza çıkar. Bunlar ya ilahi sistemdir veya bir saniye sonra kendi başına neler geleceğini bile bilemeyen aciz ve cahil insanların oluşturdukları sistemdir. İnsanların kendilerini ilah yerine koyarak oluşturdukları sistemlerin, insanlığın hiçbir derdine çözüm bulamadığını, bilakis dertleri artırdığını tarihi olaylarla yakından biliyoruz. Kapitalizm, Komünizm, Sosyalizm, Putperestlik gibi sistemler önce insanlığı kurtaracak tek sistem olarak takdim edilmişler, uygulanınca da görülmüştür ki bunlar ıstırap, acı ve gözyaşından başka bir şey getirmemişlerdir.
FERDE İMAN, TOPLUMA NİZAM
Kur’an-ı kerim de Cenab-ı Hak; “Dininizi ikmal ettim, nimetimi tamamladım. İslam’ın sizin diniz olmasına razı oldum” buyurarak, İslam’da her şeyin tam ve kâmil manada olduğunu bildirmekte ve bizim din olarak İslam’ı seçmemizi istemektedir.
Din sadece iman etmek değildir. Din, hayatımızın her safhasında kullandığımız ölçülerdir ve topluma saadet sunan sistemdir. Ben dinsizim diyen insanın da dini ve onun inandığı bazı batıl kurallardır. Öyle ya “Ben Müslüman’ım” diyen bir insan hayatının her noktasında İslami ölçüleri uygular. Hıristiyan Hıristiyanlık kurallarını, Ateist ise kendi batıl kurallarını uygulayacaktır.
İslam’da Allah (c.c) ferde, imanı teklif etmekte ve onun yaratıcı tarafından konan gerçeklere inanmasını istemektedir. Yine aynı İslam, fertlerden meydana gelen topluma (en az iki kişi) da teklif ettiği kendi sistemini uygulamalarını istemektedir.
Allah bir şeyi yaparsa en mükemmelini yapar. Şu vücudumuza bir bakın. Uzuvlarımız yerli yerinde ve kadar mütenasip olduğunu görürsünüz. Mesela Kulaklarımız veya burnumuz çok uzun değil. Gözlerimiz ne çok küçük ne de çok büyük. Her şey yerli yerinde…
Şu dünyaya bir bakın. Bir tarafta yer çekim kuvveti, diğer tarafta dünyanın dönmesinden hâsıl olan ve bizi üzerinden atmaya çalışan merkez kaç kuvveti… Bu iki kuvvet o kadar dengededir ki, biz ne yerin merkezine çekiliyoruz ne de dünya yüzeyinden fırlayıp gidiyoruz. Hatta attığımız adımın bile bir zorluğunu yaşamıyoruz.
Şu kâinata bir göz atalım. Güneş sistemi mükemmel bir şekilde yerinde dönüp duruyor. Geçen sene aynı gün ve aynı saatte doğan güneş bir sene sonra yine aynı gün ve saatte doğuyor. On sene sonra gene aynı gün ve saatte doğacak. Bizim bilemediğimiz daha kaç tane güneş sistemi var kim bilir şu uzay boşluğunda. Zira Allah (c.c) Fatiha suresinde kendisini bize tanıtırken; “…Rabbülalemin…” olarak tanıtıyor. Dünyanın veya güneş sistemin Rabbi olarak tanıtmıyor.
Bütün bu mükemmellikleri hayran hayran seyrediyoruz. İşte aynı Allah (c.c) bizim dünya ve ahiret saadetimiz için de içinde yaşadığımız ortamı da tanzim etmiş ve adına ilahi sistem veya “adil düzen” dediğimiz bir sistemi uygulamamızı istemiştir.
Bizler, Allah’ın yarattıkları için koyduğu sistemleri kabul ediyoruz da iş, insanların hayatını tanzim eden sisteme gelince yan çiziyoruz. Mekke müşriklerinin (müşrik, Allah’a ortak koşan) dediği gibi; “Toplumu biz yönetiriz ve sistemini bizler belirleriz. Böyle olursa toplum daha mutlu olacaktır” deme iddiasındayız.
YORUMLAR