Reklam
Reklam
NASR (İZACA) SURESİNİN MANA VE MESAJLARI
M. Hamdi Güner

M. Hamdi Güner

Sohbet

NASR (İZACA) SURESİNİN MANA VE MESAJLARI

14 Ekim 2024 - 12:18

Kusurlu da olsa önce Latin harfleriyle yazılışını verelim: İzacae nasrullahi velfethü ve reeytennase yedhulune fidinillahi efvaca (efvacen) fesebbih bihamdi rabbike vesteğfirhü innehü kane tevvaba

Meali kısaca şöyle verilebilir: Allah’ın yardımı ve fetih (zafer) geldiği ve insanları kümeler halinde Allah’ın dinine girer gördüğün zaman Allah’ı hamd (övgü) ile tesbih et ve ona istiğfar eyle; O tevbeleri kabul edendir”

Fetih bir belde veya bir milletin insanlarına İslam’ı anlatma ve yaşamaya müsait hale gelmesi veya getirilmesi demektir. Önce Medine İslam’a kapılarını açmış oradan da diğer belde ve kentlerin fethedilmesine başlanmıştır. Sonra da Mekke fethedilmiş, daha sonra çeşitli kent ve belde sakinleri efvacen (gruplar halinde) Medine’ye gelerek müslüman olmuşlar ve beldeler İslam’a açılmış, yani fethedilmiştir.

İşte bu geniş fetihlerin Peygamberimize bir gurur verme ihtimaline karşı bu surenin indirildiği söylenmiştir. Belki de bu sebeple Mekke’nin fethi sırasında Peygamberimiz Mekke sokaklarında ve özellikle Ka’be’ye yaklaştığında devesinin üzerinde adeta secdeye kapanmış gibi eğilmiş vazıyetteydi. Veya bu sure Peygamberimizin görevini tamamladığı ve artık öbür aleme göç etme zamanı yaklaştığı için “iyilerin güzellikleri (veya iyilikleri) Allah’a yaklaştırılmış olanların kötülükleridir” fehvasına (manasına) uygun olarak yani iyi derecede olan insanların birbirine karşı “gelin veya gidin; yapın yahut yapmayın” gibi sözleri daha olgun insanların tüm insanlara karşı; gelir misiniz veya gider misiniz, yapar mısınız yahut yapmayınız gibi” gibi nazik sözleri yanında kötü ifadeler olarak algılanabileceği gibi Peygamberimiz de diğer müslümanların konuşma ve davranış tarzlarını aynen gerçekleştirme yerine daha nazik veya kibarca yapması beklenirken aynen onlar gibi konuşmuş veya onlar gibi davranmış ise bu konuşma ve davranışları kendi mevkiine (kariyerine) pek yakışmamı olabileceğinden bunlar için istiğfar etmesi bu sure ile emredilmiştir denilebilir.

Ayrıca Peygamberimizin (sas) ve beraberindekilerin beklediği fetihler ve özellikle Mekke’nin fethi niçin gecikti diye içlerinden geçirmiş olabilecekleri düşüncelerine karşı Allah tarafından “Rabbına hamd ederek (şükrederek) onu tesbih (tenzih ve takdis) eyle; Rabbını eksik sıfatlerden yetersiz davranışlardan ari (temiz) bil ve öylece ilan eyle” diye emredilmiştir. Yani Allah (cc) Peygamberimize “Sen ve beraberinde mücadele verenlerin hak ettiği zamanda fetihler gerçekleşmiş, Mekke’de verilen emeğin karşılığı olarak zamanında gecikmeden fethedilmiştir. Zaten Mekke’nin fethi çok daha kolay gerçekleşmiş olsaydı bu kadar değer verilmeyebilirdi ona. Müslüman Türklerin İstanbul’u ancak 53 günde fethedebilmeleri de bu açıdan değerlendirilmelidir.

Buradan bizim alacağımız mesajlara gelince: Nasıl ki Peygamberimiz daha güzel yapabileceği bir davranışı veya daha nazik bir şekilde ifade edebileceği bir sözü diğer arkadaşları gibi normal olarak yapması veya ifade etmesinden dolayı istiğfar etmekle emrolunmuş ise biz de kendi kariyerimize göre daha güzel yapabileceğimiz bir davranışı normal olarak ifade etmiş olmamızdan dolayı eziklik duyarak istiğfar etmeliyiz. Peygamberimiz hangi sebeple günde 70 defa istiğfar ettiğini düşünelim.

Dikkat ederseniz burada tevbe değil sadece istiğfar emrediliyor. Yani göze batacak davranış ve sözlerimizin örtülmesini istememiz emrediliyor. Çünkü aslında günah olmayan fakat bizim mevkiimize yakışmayan şeyler olabileceği ve bunlardan sakınılırsa çok daha iyi olacağı işareti veriliyor.

Surenin sonunda ĞAFFARA yerine TEVVABA DEMESİ Cenab-/u Hakkın daha güzel veya daha iyisini ihmal edişimizden dolayı bizim kendisinden mağfiret istememizi tevbe olarak kabul edeceği anlamına geliyor.

Ayrıca yaptığımız büyük işlerin içimize bir gurur vermesine karşı hemen istiğfar etmemiz gerektiği belki de bu surenin en önemli mesajıdır. Eğer bir işte başarımız gecikmiş ise bunun sebebi onu Allah’ın bizden esirgemesi değil bizim yeteri kadar çalışmadığımız ve bazı ihmallerde bulunmamızdan dolayı olduğu bilinmelidir.

M. Hamdi GÜNER/Emekli Müftü

Bu yazı 2084 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar