Kevser suresi Kur’an-ı kerimin en kısa suresi olup üç ayetten ibarettir. Zamirleri de katarak 12 iki kelime olduğunu söyleyebiliriz. 47. Harften teşekkül eder. Namazda Fatiha’dan zam(ek) olacak en kısa Kur’an ölçüsüdür.
Yani Fatih’ya zam edilecek ayetlerin en az üç kısa ayet veya en 47 harfli bir ayet olması gerektiği bu sureye dayanılarak ifade edilmiştir. Kusurlu da olsa latin harfleriyle şöyle yızalıbilir:
İnna a’taynake-l-kevser fesalli lirabbike venhar, inne şanieke hüve-l-ebter” meali kısaca şöyle verilebilir:
Biz sana her şeyin çokluğunu 8BOLLUĞUNU) verdik, öyle ise Rabbin için namaz kıl, kurban kes; sana kin besleyen (varya) işte o sonu kesik (nesli bitik) olanın ta kendisidir.
Surenin manasının iyice anlaşılabilmesi için geliş veya iniş sebebini bilmemiz gerekir. Rivayetlerin buluştuğu noktaya göre Peygamberimizin iki yaşındaki oğlu “Kasım” vefat edince müşriklerin (sonu kesildi) demleri veya Mekke7nin azılılarından As bin Vail’in Peygamberimiz için “onu bırakın, o ebterdir, yani peşinden gelen olmayacak, nesli kalmayacak, ölünce anılmayacaktır” demeleri üzerine Allah onları yalanlamak, gerçek zürriyetsizi bildirmek ve kendi elçisini teselli etmek için bu sureyi indirmiştir.
Surenin iniş sebebine dayanılarak yapılan açıklamalara göre Allah (cc) kevseri Peygamberimize verdiğini bildirerek bunun şükrü olarak namaza devam etmesini ve kurban kesmesini emretmiştir. Tefsirlerde “Kevser”in 16 manaya geldiği yazılıyor. Yerimizin darlığı dolayısıyla biz ikisini vermekle yetineceğiz.
Birincisi, Peygamberimizin hadisinde beyan ettiği gibi “kevser” Cennette bir nehirdir ki kenarları altından olup inci ve yakut çakılların üzerinden akmaktadır. Toprağı esanstan daha güzel kokulu, suyu baldan tatlıdır. İkincisi bol hayır manasındadır ki diğer 14 manayı da içine alabilir. Ümmetinin çokluğu ve adının çok anılacağı bunlardan ikisidir.
Demek oluyor ki Mekke müşriklerinin Peygamberimizi üzüntülü bir zamanda teselli etmeleri gerekirken daha çok üzmek için çok çirkin (sonu kesik, nesli devam etmeyecek) manalarına gelen “ebter” kelimesini kullanmalarına karşı Allah Peygamberimize dünyevi (dünyalık) olarak birçok şey vereceğini, uhrevi (ahiretle ilgili) olarak da (kenarları altın kubbeler (çadırlar) günümüz yapısıyla kafeteryalar, üzerinden aktığı yer inci ve yakut çakıllarıyla serili, toprağı esanstan daha hoş kokulu, suyu baldan tatlı bir nehir verdiğini müjdeleyerek teselli ediyor. Ama buna karşılık namaz kılmasını ve kurban kesmesini istiyor ve onu (sonu yoktur, nesli kesilecektir) sözleriyle üzenlerin asıl sonu kesilecek, adı unutulacak, yahut iyilikle anılmayacak olduklarını ilan ediyor.
SUREDEN ALINACAK MESAJLAR:
1- Mekke müşriklerinin o zaman Peygamberimize yaptıklarına karşı Allah’ın bu sure ile Peygamberimizi teselli ettiği gibi günümüzdeki din karşıtlarının bizi de benzer davranışlarla üzmeleri, aşağılamaları karşısında biz müslümanların aynı teselliye muhatap olduğu.
2- Allah’ın bize verdiği çeşitli nimetlere karşı bizlerin de namaz kılması, gücü yetenlerin kurban kesmesi gerektiği
3- Bize kin besleyen ve bunu çeşitli vasıtalarla ortaya koyan ve bizi hayırsız diye lanse etmeye çalışanların asıl kendilerinin hayırsız oldukları ve dünyevi olarak sonuç aldıklarını sansalar bile bunun tatmin edici bir sonuç olmadığı, ahirette ise hayırdan tamamen yoksun kalacaklarıdır. Bu surede neslin sadece erkek değil, kız çocuklarıyla da süreceği esası getirilerek kadınlara bir hak verildiğine de işaret vardır.
4- Burada şunu hatırlatmalıyız ki dine karşı çıkanlar tarih boyunca hep kötü anılmışlar ve birçoğu da unutulmuştur. Tarih kitaplarında isimleri geçse de onlardan bahsedilmez, aksine onların karşı koyduğu dindar öncüler ve onların yaptığı güzel işler ve söyledikleri güzel sözler anlatılır. Tarihteki zalimler anılsa bile zulümleriyle anılır ki bu anılış onları sevindirmek yerine “berzah” alemindeki azaplarına azap katar.
YORUMLAR