Öteden beri imanımızın garanti olmadığı, Allah korusun son nefesimizde imanımızı kaybedebileceğimiz söylenir.
Akait kitaplarında “el emnü küfrün ve’l-ye’sü küfrün” yani “emin olmak da küfür/inkar, ümit kesmek de küfürdür” kuralı yer almaktadır.
Kanaatime göre bu kural Zümer suresi 53.ayet-i kerimesine dayanmaktadır. Orada Yüce Mevla “(Ya Muhammet) de ki: ey kendi aleyhlerine israf eden (zamanlarını boşa geçiren) kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin….” buyurmaktadır.
Müslümanlar birçok hatalara düştükleri, çeşitli günah işledikleri zaman “benden adam olmaz, artık Allah beni sevmez” düşüncesine kapılmamalıdır. Ayrıca “ben İslam’ın tüm emirlerini yapıyor, Peygamberimizin davranışlarını da davranış olarak yaşamaya çalışıyorum” düşüncesine kapılarak Allah beni seviyor, beni asla cehenneme koymaz” gibi yanılgılara düşmemelidir. Meşhur tabiriyle “beynel’havfi verreca/korku ile ümit arasında” bir yol tutmalıdır.
Demek oluyor ki Müslümanlar hiçbir zaman Allah’ın rahmetinden ümitlerini kesmemelidirler. Aksi halde “Allah (cc) ın rahmetinden ümit kesmeyin” emrini de çiğnemiş olurlar
İman konusuna gelince.. bugün Allah’a inanıyoruz ama bir gün gelir inanmaz bir duruma düşebiliriz. Ayrıca Hz. Muhammed ‘sas) in Allah elçisi olduğuna inanıyoruz ama bir gün gelir onu kabul etmez bir düşünceye düşebileceğimiz gibi Kur’an-ı kerimin Alllah’ın kelamı/sözü olduğunu kabul ediyoruz ama bir gün gelir onun Allah kelamı değil Hz. Muhammed (sas) in sözü olduğunu zırvalayan kişilerin düşüncesine dalabiliriz. Bu nedenle imanımızı/inancımızı garantiye alacak bir şekilde sağlamlaştırmalıyız.
Peki bunun çaresi nedir? Bunun çaresi Mücadele veya Mücadile suresinin beş satırı dolduran son ayetindeki vasıflara sahip olmaya çalışmaktır. Orada Yüce Rabbimiz: Allah’a ve ahiret gününe inanan hiçbir kavmi Allah ve onun elçisi (yani Hz. Muhammed (sas)’ ile hudutlaşan yani Allah ve Peygamberin koyduğu sınırları aşan kimselere (içten gelen bir sevgi (meveddet) ile sever bulamazsın; isterse onlar (Allah ve Resulüyle hudutlaşanlar/sınır anlaşmazlığı yapanlar) babaları/anaları, veya oğulları/kızları, veya kardeşleri veya aşiretleri (kabileleri) olsun. İşte onların kalplerine (Allah) imanı yazmıştır/yazar ve onları kendinden bir ruh (manevi güç) ile destekler ve onları ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere koyar; Allah (cc) onlardan razı ve onlar da Allah (cc) tan razı olurlar; işte onlar Allah’ın taraftarıdırlar; unutmayın ki Allah’ın taraftarı olanlar muhakkak kurtuluşa ererler”
İşte imanın garantisi buradadır. Annesi-babası, oğlu-kızı, kardeşleri ve kabilesi dahi olsa günah işleyenlere tepki gösteren kalbine Allah imanı yazacağını vaat ediyor. Allah’ın yazdığı da silinmeyeceğine göre imanımız garantiye alınmış demektir.
İnancımızın takviyesi konusunda günümüzde birçok imkana sahip bulunmaktayız. Biz okumamış olsak bile çocuklarımız 12 yıllık mecburi eğitimde “Biyoloji ve astronomi” okumaktadırlar.
Eğer onlar okudukları biyoloji ve astronomi üzerinde düşünecek olurlarsa mutlaka imanları güçlenecektir. Onlar düşünmüyorlarsa anne ve babaları veya diğer büyükleri bu dersleri onlara sorup üzerlerinde düşünmeleri gerektiğini söylersek yine imanlarını güçlendirmiş oluruz.
Allah tüm Müslümanları güçlü imana ve dolayısıyla da manevi bir güce sahip olmalarını nasip etsin.
YORUMLAR