Birçok defa seyirciler saha inmiş futbol oynayanlara saldırmış vay saldırmaya çalışmıştır. Ancak voleybol veya basketbol seyircileri böyle bir taşkınlık göstermemişlerdir. Çünkü dengeyi bozan sadece futboldur.
Neden futbol dengeyi bozuyor? Çünkü futbol’da insan tabiatına aykırı bir kural vardır. Maç adı da verilen bu sporda kaleci hariç oyunculara çarpmak üzere gelen top’u el ile def etmek yahut yönlendirmek yasaktır; havadan geleni baş ile yerden sürünerek geleni ayakla def etmek yahut yönlendirmekten başka seçenek yok.
Halbuki insan fıtratı/yaratılışı icabı kendisine çarpacak veya takımına zarar vermek üzere havadan gelen topu eliyle karşılamak ister. Ama futbolda bu yasaktır ve bunu yapanın takımı aleyhine karşı tarafı avantajlı hale getirir.
Bu olay maçın devamı süresinde defalarca tekrar eder. Böylece kaleci dışında futbol takımındaki herkesin karşılaşacağı bir husustur.
Demek oluyor ki yirmi iki kişi bu anormal kural ile karşı karşıyadır. Har ne kadar kaleci topu eliyle de tutabiliyor ise de arkadaşlarının bundan mahrum olması ve topu eliyle karşılamayıp kafasıyla karşılaması onun da fıtratına aykırıdır ve onu da etkiler.
Benim Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilatındaki ilk görevim Kur’an Kursu Öğretmenliği idi. O zaman 983 yılında bizi Bolu’da Hizmetiçi Eğitim Kursuna almışlardı. Bur gün Milli Eğitim Spor Bakanlığından gelenler bize de öğrencilerimize futbol dahil çeşitli sporlar yaptırmamızı tavsiye ettiklerinde onlara itiraz ederek:
“Ben öğrencilerime çeşitli sporları tavsiye ederim ama futbolu tavsiye etmem; çünkü futbol geniş bir alan ister. Buna gerek yoktur. Futbol yüzünden birçok mera/otlu alanlar çiğnenmiş, otlar yok olup gitmiştir. Bu nedenle basketbol ve daha çok voleybol tavsiye ederim ve etmişimdir” dedim ve tüm kursiyer arkadaşlarımın alkışını aldım.
Arkasından da Bakanlıklardan gelenlere: ”Biz tavsiyeleriniz üzerinde düşüneceğiz, ama siz gittiğiniz yerlerde öğrencilere sporu tavsiye ederken bir de camilere gidip ruhlarına spor yaptırmalarını tavsiye edecek misiniz? Dedim. Onlardan bir cevap alamadım, ama kursiyer arkadaşlarımdan alkış almıştım çoktan.
Doktorlar “12 yaşındaki bir çocuğun başına top defalarca vurur/çarparsa o çocuk ahmak olur” demişlerdir.
Şimdi ben de soruyorum “top 12 yaşındaki çocuğun kaşına defalarca çarpınca onu ahmak ediyor da 25 yasındaki delikanlının kafasına defalarca çarpınca hiçbir şey olmaz mı?
Bu konuda bir fıkra atarak yazımı bitirmek istiyorum: Kayseri köylüsü İdris hiç maça gitmemiş. Radyoda dinliyormuş. Köylüler bir araya gelmiş birisini maça gönderelim. Geldiğinde maçı bize anlatsın demişler. İdris adında birini göndermişler. Köylüler İdris maçtan gelince sormuşlar: İdris maçta he oldu/ne oluyor? Diye. İdris başlamış anlatmaya: “Ortaya bir kabak diyorlar, depişedepişe vuruyorlar. İki bacak arasından geçince “gool” diye bağırıyorlar. Bi de utanmadan kışı kısa donlar geyiyorlar.
Kayseri köylüsünün maçtan anladığı bu. Fakat siz ne anlıyorsunuz maçlardan bilmiyorum ama ben de “Maç Kayserilinin anlattığı gibi değil mi? Ondan hangi fayda beklenebilir, gençleri oyalamaktan başka? diye soruyorum.”
M. Hamdi GÜNER/Emekli Müftü
YORUMLAR