Halkımızın -Kulhüvellahü- dediği, fakat Kur’an-ı kerimde ihlas diye isimlendirilen bu surenin 20 (yirmi) ismi vardır; Kevser suresinden sonra Kur’an-ı kerimin en kısa suresidir. Allah’ın bir olduğunu vurguladığı için TEVHİD suresi ismini de alır. Dört ayetten oluşur; fakat kendisi ne kadar küçük ise manası o kadar büyüktür. Peygamberimizin ifadesiyle Kur’an-ı kerimin üçte birine muadildir (denktir). Neden ve nasıl Kur’an’ın üçte birine denk olduğunu sonraki paragraflarda açıklamak üzere önce Latin harfleriyle kusurlu da olsa yazılışını verelim:
Kul hüvellahü ehad, ellahüssamed, lemyelid ve lem yüled ve lemyekün lehü küfüven ehad. Tercümesi: söyle ki (o sizin vasfın anlat dediğiniz Rabbim) tek olan Allah’dır; her işde müracaat edilmesi gereken Allah’dır. Doğurlmamış ve doğurulmamıştır; hiçbir şey de ona denk de değildir.”
Kısaca tercümesi böyle verilebilmekle beraber tam anlaşılması için tefsir ve tabir edilmesi gerekir. Bu sure-i celile müşriklerin “Ya Muhammed Rabbini bize vasıflandır (niteliklerini bize anlat) veya mensubiyetini bize açıkla” demeleri üzerine geldiğine göre birinci ayet “O sizin vasfını anlat, mensubiyetini açıkla dediğiniz (yüce varlık) zatında bir tek olan Allah’dır” şeklinde manalandırılabileceği gibi günümüzde böyle bir soru söz konusu olmayacağına göre bazı tefsirlerin manalandırdkları gibi “ Dikkat! Allah birdir; zatında birdir, ondan başka ilah yoktur” şeklinde manalandırılabilir ve Allah’ın mensubiyeti İhlas-ı şeriftir denilebilir.
İkinci ayette -Allah Sameddir- buyuruluyor. Samet her işte müracaat edilecek olan manasına geldiği gibi “muhtaç olmayan, muhtaç olunan yani gereksinim duymayan ama gereksinim duyulan” manasına da geliyor. Sabuni’nin SAFVETÜ-TEFASİR adlı tefsirinde açıkladığı gibi “İlah kelimesinin bir manası da -sığınak- demektir.
Üçüncü ayette “Allah doğurmamış ve doğurulmamıştır” deniliyor. Yani Allah’ın çocuğu olmadığı gibi kendisi de hiçbir kimsenin çocuğu değildir. Böylece Hırıstiyanların Hz. İsa (as)ın, Yahüdilerin de Hz Üzeyr’in Allah’ın oğlu ve dolayısıyla da Allah’ın baba olduğu zırvalarına cevap veriliyor.
Dördüncü ayette “Hiçbir kimse ona denk değildir” yargısı vurgulanıyor ki ilm-i hal kitaplarında “şeriki (ortağı) ve naziri (benzeri) yoktur” diye öğrendiğimiz bilgiler buraya dayanmaktadır.
S U R E D E N A L I N A C A K D E R S L E R
Surenin birinci ayeti çok açık olduğu için üzerinde durmadan geçiyoruz. İkinci ayette ise Allah her konuda müracaat edilecek bir zat olarak bildirildiğine göre Müslüman her işinde Allah’ın kitabına ve peygamberinin hadislerine müracaat edecek yani İslam’ın kurallarına uygun olarak çalışacak ve hareket edecektir. Müslümanlarla istişare etmek ve istihare de bu müracaatın içindedir.
Üçüncü ayette Allah’ın baba ve oğlu olmadığı bilgisi belki her gün zamm-ı sure olarak 20 defa en az 10 defa birçok müslüman tarafından anılıyor. Cuma’dan başka namaz kılmayanlar bile birkaç, hatta cenaze toplantılarında dinlemek suretiyle birçok defa bu mesajı almaktadır. Öyleyse birçok defa en azından haftada birkaç defa okunan veya dinlenen bu surede her işte Allah’a müracaat edileceği vurgulanıp dururken bir müslümanın İslam’a uygun olup olmadığını düşünmeden bir işe girişmesi ve etkinlikte bulunması söz konusu olmamalıdır.
Ayrıca bu ayette Allah’ın oğul ve baba olmadığı vurgulanırken müslümanların bu çirkin inancın sahibi Hıristiyan ve Yahüdilerin yaşantılarına özenmesi yanlış olduğu kadar da şahsiyetsizliktir.
Yine tüm tefsirlerin kaydettiğine göre bu sure (İhlas-ı şerif) Kur’an’ın üçte birine muadildir. Ve üç kez okunduğunda bir hatim sevabı kazandırır. Bunun anlamı şudur: İhlas-ı şeref üç defa okuyan Kur’an’ı bir defa okumuş ve onun bütün emirlerini yapmaya ve bütün yasaklarından kaçmaya söz vermiş ve bunu davranış olarak göstermeye başlamıştır. Aksine Kur’an’ı hatmettiği halde onun emirlerini yapmaya ve yasaklarından kaçmaya niyet etmeyen bir sevap alamayacaktır. Kur’an’a uymak düşüncesi olmadıkça İhlas-ı şerefi değil üç defa bin defa okumak bile sevap getirmez. İçerik olmadıkça kabuğun önem taşımadığı herkesin takdir edeceği bir husustur.
YORUMLAR