Reklam
FİL SURESİNİN MANA VE MESAJLARI
M. Hamdi Güner

M. Hamdi Güner

Sohbet

FİL SURESİNİN MANA VE MESAJLARI

07 Ağustos 2024 - 17:54

Fil suresi Kur’an-ı kerimin 105. Suresi olup halkımızın namazlarda zamm-ı sure( fatiha’ya ekli sure) olarak okuduğu on sureden biridir. Kusurlu da olsa latin harfleriyle şöyle yazılabilir:

Elem tere keyfe feale rabbuke bi eshabi-l’fil. Elem yec’al keydehüm fi tadlil. Ve ersele aleyhim tayren ebabil; termihim bihicaretin min siccil; fecealehüm keasfin me’kül.

Meali kısaca şöyle verilebilir: Görmedin mi? Görür gibi bilmedin mi? Rabbin fil sahiplerini nasıl yaptı? Onların (tuzaklarını) planlarını boşa çıkarmadı mı? Onların üzerine kil ve taş karışımından yapılmış taşları atan küçük kuşları gönderip de onları yenik buğday çöpü gibi yapmadı mı?

Surenin daha iyi anlaşılabilmesi için burada hatırlatılmak ve ders alınması istenen olayı bilmemiz gerekmektedir. O müthiş olay şöyle cereyan etmiştir:

Peygamberimizin doğumundan 50 gün önce Habeşistan’a bağlı Hıristiyan Yemen valisi Ebraha Yemenden Mekke’ye Kabe’yi ziyarete gidenleri engellemek için Yemen’in merkezi Sana’da Kulleys adında bir büyük kilise yapar ve bütün Arapları onu ziyarete davet eder. Arapların oraya rağbet etmesi şöyle dursun Kureyş kabilesinden birisi anılan kilisede ibadet ediyorum bahanesiyle geceleyin katı boşaltım yaparak kilisenin duvarına sürüp kaçmış. Yemen valisi bu hareketi görünce gadaba gelerek Mekke’deki Kabe’yı yıkmak üzere bir ordu hazırlar. Orduda Mahmut isminde büyük bir fille birlikte 8 veya 12 fil bulunmaktaydı. Yemen ve civar Araplardan oluşan bu orduya önce Yemen’in eşrafından Zünefir isminde birin kendi kavmi ve diğer Araplardan çağrısını kabul edenlere karşı koyduysa da yenildi. Zünefir esir olunca Ebraha onu yanına aldı. Bunlar HS’AM denilen yere geldiklerinde Nüfeyl bin Habip Şerhan ve Nahis kabileleriyle birlikte ona karşı koydu; savaştılar ama Ebraha onları da hezimete uğrattı. Nüfeyl’i esir aldı ve onu Hicaz topraklarında kılavuz edinmek için afvetti. Taif’e geldiklerinde Sakif kabilesi LAT putunun bulunduğu evi yıkar korkusuyla ona yalakalık ettikleri gibi Ebu Rigal adında birini de kılavuz olarak verdiler. Böylece Mekke’ye yakın Muğammis denilen yere geldiklerinde Ebreha yağma emrini verdi. Orada ne buldularsa yağmaladılar.

Bu arada Mekke reisi Abdülmuttalib’in 200 (Ruhulbeyan 20 diyor) devesine de el koydular. Bu meyanda Ebreha Himyer’li Hanate’yi elçi olarak Mekke’ye gönderip Kureyş’in eşrafını getirmesini, onlara da savaş için değil sadece Kabe’yi yıkmak istediklerini söylemesini emretti. Himyerli Hanate gidip Kureyş’in eşrefi Abdülmüttalib’i getiriyor. Ebraha Abdülmüttalibi görünce ona saygı gösteriyor, ikramda bulunuyor. Fakat o sadece develerimi isterim deyince Ebraha “seni görünce hoşuma gitmiştin; ama şimdi küçüldün. Ben Kabe’nin yıkılmamasını isteyeceğini beklerdim. Sen ise develerinin derdindesin” Demesi üzerine Abdülmuttalip: “Ben develerin sahibiyim ve onları istiyorum. Kabe’nin sahibi var, onu O korur” cevabını veriyor. Ebraha ise “O bana engel olmaz” deyince de Abdülmuttalip “İşte sen, işte O” diyerek onu Allah’a havale ettiğine işaret ediyor.

Bu görüşmeden sonra Ebrehe develeri iade ediyor. Abdütlmuttalip Mekke’ye dönünce Kureyşlilere dağa çıkmalarını söylüyor. Kendisi de Kabe’nin halkasına yapışarak yanındaki bir grup ile birlikte “Allah’ım! kişi kendi göçüne saldıranları engeller. Ben de kendi göçüme (evme) saldıranları engellerim. Onların Haçları ve kuvvetleri yarın senin kuvvetine galip olmasın” diye dua ediyorlar.

Ertesi sabah Ebreha Mekke’ye girmeye hazırlandı. Ordusunu harbe hazırladı. Mahmut ismindeki fiyl’i Mekkeye yönlendirdiler. Yolda esir alınan ve af edilerek kılavuz yapılan NÜFEYL ise filin yanına gidip kulağını tutarak “Çök ve geldiğin yere geri dön; sen Allah’ın haram beldesindesin” deyip bırakıyor. Biraz sonra fil çöküyor. Nüfeyl de hızlı bir şekilde dağa (sebir dağı olabilir) çıkıyor. Kalkması için fili dövüyorlar, külünk ve bastonlarla kaldırmak istiyorlar, yüklerini çıkarıyorlar ama yine de kalkmıyor. Yemen tarafına çevrilince kalkıyor ve koşuyor. Şam yoluna doğuya, batıya çevrilince aynen hızlanıyor. Fakat Mekke’ye çevrilince çöküyor. İşte bu arada Allah sürüler halinde her iki ayaklarıyla gagalarındaki taşları üzerlerine atan kuşları göndererek Ebreha’nın fillerle donatılmış ordusunu yenilmiş buğday çöpü (saman) gibi yapıyorlar.

Hatta askerlerin kiminin kaçarken üyeleri (uzuvları) düşüyor. Ebreha’nın cesedi ise parmak ucu büyüklüğünde parçalar halinde dökülüyor. Hizmetçilerin Sana’ya getirdiklerinde göğsü çatlayıp kalbi dışarı çıkıyor. Yani Cehennemi boyluyor.

M. Hamdi GÜNER/Emekli Müftü

Bu yazı 1251 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar