"Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir. Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı. Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz…" Sözün kastı kadar söylenişinin de önemli olduğunu vurgulayan bir deyiştir. 1980’lerde bir çocuk dergisinde bu konu ile ilgili resimlendirilmiş bir hikaye vardı;
Padişah, bir gece rüyasında bütün dişlerinin döküldüğünü, yemek bile yiyemez hale geldiğini görür. Sıkıntı ve elem içinde uyanır. Vezirini çağırıp sarayın rüya tabircisinin hemen huzuruna getirilmesini emir buyurur. Uyku sersemi tabircibaşı, gözlerini oğuştura oğuştura padişahın yanına gelince, padişah beklemeden rüyasını anlatıp sorar:
"Tabircibaşı, bu rüya hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir, hele bir söyle."
Tâbircibaşı biraz düşünür; sonra utana, sıkıla "şerdir, Padişahım" der.
Padişah yüzüne karşı böyle söylenmesine şaşırmış, adeta küçük dilini yutmuştur. Tabirci devam eder: "Uzun yaşayacaksınız; ama ne yazık ki, bütün yakınlarınızın gözlerinizin önünde birer birer ölüp sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz."
Bir an sessizlik olur; ardından padişah kükrer: "Tez atın şunu zindana, felaket tellallığı yapmak neymiş öğrensin!" Tabircibaşı, yaka paça götürülüp zindana atılır. Padişah bir başka tabircinin bulunmasını emreder. Huzura getirilen ikinci tabirciye de rüyasını anlatıp sorar:
"Hayır mıdır, şer midir?" der. İkinci tabirci de önce biraz düşünür ama sonra yüzü aydınlanır:
"Hayırdır, Padişahım!" der. "Bu rüya, bütün akrabalarınızdan, yakınlarınızdan daha uzun yaşayacağınıza dalalet eder. Daha nice seneler boyu güzel memleketimizi yüksek adaletinizle idare edebileceksiniz inşallah."
Padişahın keyfi yerine gelir, ağzı kulaklarında buyurur: "Bu tabirciyi TÂBİRCİBAŞI yaptım. iki kese de altın verin!"
Başından sonuna kadar durumu takip edenler, tabirciye sorarlar:
"Aslında sen de, tabircibaşı da aynı şeyi söylediniz. Niçin onu cezalandırdı da seni mükâfatlandırdı?"
Zeki tabirci güler: "Elbette aynı şeyi söyledik; ama mühim olan, kimilerine NE söylediğin değil, NASIL söylediğin, karşıdakinin NEYİ, NASIL anladığıdır?"
***
Söz ola kese savaşı
"Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir. Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı. Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz…"
Evet, söz ağızdan bir kez çıkar ama bıraktığı tesir çok uzun sürer. Düşmanı dost eylediği gibi, dostunu da düşman eder. Bundan dolayı atalarımız bir söylerken bin kere düşünmeyi, ölçüp biçip de konuşmayı tavsiye etmişlerdir. Aklına eseni söyleyenler kadar, düşünerek yerinde ve zamanında konuşanların ibret dolu nice hikâyeleri kitaplarda mevcuttur.
Efendim, hikâye bu ya, padişahın biri öfkelenmiş, bir anlık öfkenin tesiriyle esirinin öldürülmesini ferman eylemiş.
Cellatlar esiri yakalayıp padişahın hükmünü icra etmeye hazırlanırlarken, esir ümitsizlik içinde padişah hakkında nahoş sözler sarf ediyormuş. Padişah kulak kabartsa da esirin sözlerini duyamamış ve yakında olan vezirine sormuş.
Vezir acımış zavallının hâline ve;
“Öfkelerini yenenler ve insanları affedenler cennetliktir” diyor “padişahım” diye cevap vermiş. Bu söz padişahın çok hoşuna gitmiş ve esiri affetmiş! Kaynak: Diyanet Haber- Hoşça kalın.
YORUMLAR