Reklam
Reklam
Sevincimizi, başkalarının üzüntüsü üzerine kurmayalım!
İlhami Atasever

İlhami Atasever

Halkın Kürsüsü

Sevincimizi, başkalarının üzüntüsü üzerine kurmayalım!

01 Temmuz 2021 - 11:13

“Bilge insan talebesi ile birlikte gezerken, tarlada bir ağacın altında bir çift ayakkabı gördüler. Hiç şüpheniz olmasın ki arazide çalışan birisinin ayakkabısı idi.

Talebe: ‘Hocam! Şu ayakkabıyı saklasak da geldiğinde sahibinin ayakkabısız halini bir görsek?’ dedi.

Hocası: ‘Sevincimizi başkalarının acısı üzerine kurmamız hiç doğru değil!’

Gel şöyle yapalım; ‘Senin halin vaktin yerinde, bu ayakkabının içine bir miktar para bırak, sahibi gelip de onu aldığında yaşadığı sevinci birlikte görelim.’ dedi. 

Genç bu teklifi kabul etti ve ayakkabı içine bir miktar para koydu. Hocası ile birlikte görünmeyecek bir yere saklandılar. Biraz sonra ayakkabı sahibi geldi. Ayakkabısını giyerken içinde bir şeyler olduğunu fark etti. Bir baktı ki hatırı sayılır miktarda para... Etrafa bakındı kimseyi göremeyince, dizleri üstüne çöktü, ellerini açtı,  içten ve yürekten:

‘Yâ Rabbi! Eşimin hasta, çocuklarımın aç olduğu sana malumdur, verdiğin bu nimet, lütfettiğin bu ikram için sana sonsuz şükürler olsun!’ dedi ve uzun süre ağladı... Tabi bu manzara karşısında hoca da talebesi de gözyaşlarını tutamadılar.

Hoca talebesine: Şu an ilk teklifinden daha mutlu değil misin diye sordu? Elbette hocam daha sevinçliyim, üstelik daha evvel anlamadığım bir cümlenin de anlamını bu şekilde öğrenmiş oldum;

‘Verdiğin zaman, aldığın zamandan daha mutlu olursun!’ Ve hocası ekledi: İnsanların gönüllerine sevinç ekmek, aslında vermek değil; almaktır, hem de mutluluk olarak!...

‘Allah’a güvenen, iman eden ve o imana uyumlu bir hayat yaşayan, ıslah edici iyilikler yapan mü’minlere, O sonsuz rahmet kaynağı Rahmân, onlar için tarifsiz bir sevgi var edecek ve onları birbirine sevdirecektir.’ (Meryem suresi-19/96) Allah’tan bu sevginin alınabilmesi, sebepler ve eylemler alemine bağlıdır. Hak etmeden verilmeyen bir sevgidir bu...

Hak etmek için, bu sevinci yaşamanın şartı; Yaşatmaktır. Bugün Afrika’da, Arakan’da, Filistin’de, Yemen’de insanlar, çocuklar ve kadınlar yaşamıyor; ölmemeye çabalıyorlar!

Onlar, açlık, yokluk, susuzluk bir yanda, öbür yanda her an ölümle burun buruna her tür tehdit ve tehlike karşısında hayat mücadelesi verirken bizlerin onların yaşamasına yardım etmememiz, hayatlarına dokunmamamız, bizim yaşadığımız anlamına gelmesin lütfen!..

Hz. Ömer: ‘Hayatım boyunca sabahtan akşama oruç tutsam, akşamdan sabaha namaz kılsam da bir mazluma taraf olmasam, bir açı doyurmasam, VALLAHİ YAKAMI KURTARAMAM!’ Duyarlılık çığlığını bugünümüze, bizlere bağışlamıştır.

Afrikalı çocuğa sordular: Müslüman mısın? Hristiyan mısın? BEN AÇIM AÇ! çığlığı ile ‘Açın dini-imanı sorulmaz! Aç insana din telkin edilmez!’ dersi verdi bizlere. 

Elbette hayat ilkesidir bu; Önce gelir tıkınmak, sonra gelir ahlâk...

Kardeş! Zor ve kor zamanda tüm elem, keder, ümitsizlik ve hayal kırıklığı içinde kıvranan iman kardeşlerimize ümit ve umut olabiliriz; Sahip olduğumuz iman, sınırsız imkânlar içermektedir... Yeter ki sorumluluk ve duyarlılığımızı bu günümüze, hayatımıza aktivite edelim.

Unutmayalım ki, Allah’ın rızası, kullarının rızasında gizlidir... Allah, tasarrufunu has kulları eliyle icra eyler.

Yâ Rab! Bizleri yeryüzünde kolun, katında kulun eyle inşallah!” Alıntı.

***

İçinde yaşadığımız toplumda maalesef “Sevincini, başkalarının üzüntüsü üzerinden yaşayanlar” olduğunu bilir, geleceğini başkalarının üzüntüsü üzerinden kurmak isteyenler olduğunu görebiliriz. Bunu günlük hayatımızda, bürokrasinin içinde, uyguladığımız günlük siyasette de zaman zaman hissedebiliriz. Kalpleri ancak Allah bilir ama unutmamak lazımdır ki neticede ölüm var, inananlar için de hesap vardır!

Hoşça kalın.

Bu yazı 2482 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar