Reklam
Reklam
"Nalbant Sabri'nin" hikayesi!
İlhami Atasever

İlhami Atasever

Halkın Kürsüsü

"Nalbant Sabri'nin" hikayesi!

19 Haziran 2021 - 11:45

Düzceli Cemal Çandır’ın yazdığı, Editörlüğünü Yazar İlhan Akın’ın yaptığı, “cık cık baba” lakabıyla bilinen, 2021 yılının Mayıs ayında yayınlanan “Nalbant Sabri” isimli hikaye kitabını birkaç gün önce okudum. Kitapta; Ahlak, saygı, sevgi, hüzün, sevinç, yardımlaşma, samimiyet, güven, komşuluk, eğlence, örf, adet yani bir kültür var. Akıcı, etkileyici ve aynı zamanda eğitici bir hikaye. Tavsiye edebileceğim en güzel kitaplardan birisi. Bu köşe yazısında kitaptan bazı anekdotlar bulacaksınız.

Hikayede adı geçen Nalbant Sabri köyde nalbantlıkla geçimini kazanan, ineklerin doğumuna, komşu köylerdeki hayvanların hastalık, sağlık işlerine koşan, köyünde ve çevre köylerde tanınan, sevilen, sosyal bir köy insanıydı. Sabri’nin oğlu Cemal bu kitabı yazarken hem babasını hatırlamış hem de babasının hayatını anlatırken topluma somut olarak çok güzel örnekler sunmuş. Bu köşe yazısında amacımız ne Nalbant Sabri’yi, ne de oğlu Cemal’i tanıtmak değil, amacımız yaşanmış olan gerçekleri birinci ağızdan ve gerçek kişilerden duyarak topluma bir şeyler kazandırmaktır.  

***

… Nalbant Sabri, oğlu Cemal’i, Düzce sanayi çarşısında bir arkadaşının yanına tamirhaneye çırak olarak vermiş. Orada işi öğrenir, usta olur daha sonra da bir dükkan açarız diye. Cemal, günlerden bir gün, sabah dükkana geldiğinde bir bakıyor ki tamirhanenin önünde içi yolcularla dolu kocaman bir uzun yol otobüsü. Belli ki otobüs arıza yapmış. Usta, otobüsün tamiri ile uğraşıyor. Tam da o sırada usta bir anahtar istemiş Cemal’den. Cemal de hemen koşarak tezgahtan anahtarı alıp ustasına vermiş. Usta çok titiz! Bakmış ki Cemal’in eline tutuşturduğu anahtarın üzerinde gres yağı bulaşığı var. Sorgusuz, sualsiz tokadı yemiş Cemal. Cemal’in suratında gres yağlı beş parmak izi… Hem de bütün yolcuların gözü önünde. Hiçbir şey söylemeden derhal tamirhaneyi terk eden Cemal’in sanayi çarşısı serüveni o gün orada son buldu! Sabahın köründe işinin başına koşan Cemal, birkaç saat sonra köyüne, evine geri döndü. “Bir daha o dükkana gitmem.” diyerek kesin kararını babasına söyledi. Belki de o tokat Cemal’in büyük bir usta oluşunun önüne geçti veya Cemal’in daha büyük bir adam oluşunun önünü açtı! Kader bu bilinmez ki.       

***

Cemal Çandır’ın İstanbul’a gidişi ve babası Sabri’nin oğluna nasihati; “Bak oğlum! … Senden istediğim büyüklerine saygıda kusur etme, sana verilen vazifeyi en güzel şekilde ve noksansız yerine getir. Hayatın boyunca kimsenin namusuna yan gözle bakma, kötü düşünme. Önceden de sana söylediğim gibi sigara içmeni istemiyorum. Dürüst ve güvenilir ol. Kendini kimseye ezdirme. Yapamayacağın işler için söz verme. Sen toplumun değerlerine ve hassasiyetine göre yaşa.  Allah yolunu da izini de açık etsin…” Sabri, bir babanın çocuğuna verebileceği en güzel nasihati ve hediyeyi vermiş. On yedi yaşında, geleceğin iş insanı olmaya aday bir köylü… Cemal’in İstanbul hayatı başlamış. Cemal, triko örme atölyesinde artık iş hayatına atılmış. 

***

… Sabri’nin kız erkek çocukları ve boy boy torunları olmuştu. çocukları, gelinleri, torunları, bütün akraba ve tanıdıklarıyla güzel günler geçirmişti. Sabri bir gün çocuklarına; “Çocuklarım! Benim kıymetimi hasta olmadan veya ölmeden bilin. Ben de sevildiğimi, sayıldığımı ölmeden göreyim. Ölüp gittikten sonra gece gündüz ağlasanız da kar etmez.” der, çocuklarına öğütlerde bulunurdu…

***

… Cemal ara sıra İstanbul’dan araba alır Düzce’ye getirir, tamir bakım ve onarımını babasının ilgilenmesiyle birlikte yaptırıp İstanbul’da satar para kazanırdı. Nalbant Sabri, günlerden bir gün oğlu Cemal ile Düzce sanayi çarşısına Ali Usta’nın dükkanına, İstanbul’dan tamir ve boya için getirdiği arabaları almak için uğramışlar. Sabri, Ali Usta’ya tamiri ve boyası yapılan araçlar için kaç tl. borçlarının olduğunu sormuş. Ali Usta da dört yüz lira demiş. Sabri, oğlu Cemal’e, Ali Usta’nın borcunu ödemesini işaret etmiş. Cemal’in cebinden 350 tl. çıkmış, elli tl. açık var. Cemal babasına varsa 50 tl. eklemesini söylemiş. Babası da Cemal’e, “sen şimdi elindeki parayı ver, kalan parayı da köydeki Bakkal Ali’den borç alır yarın getirir Ali Usta’ya öderim. Sen de bir sonraki gelişinde Bakkal Ali’ye, aldığımız borcu getirirsin öderiz” demiş. Ertesi gün Sabri, Ali Usta’ya uğramış ve 50 tl. olan borcu ödemiş. Ali Usta akşamdan beri merak ettiği konuyu Sabri abiye sormuş; “Dün Cemal’in parası noksan çıktı ve sen bir formül uydurup akşam Bakkal Ali’den alır yarın bana olan borcunuzu ödeyeceğinizi söylediniz. Böyle bir şeyi neden yaptınız?” diye sormuş.

Sabri; “Tabii ki o parayı ben ödeyebilirdim. Cemal, beni Bakkal Ali’den borç aldığımı bilsin ki, borcuna sadık olmayı öğrensin. Eğer Cemal, nasıl olsa babamda para var diye düşünürse rahat davranır. Ticaret bu konuda rahat olmayı kaldırmaz!”

Cemal, yine bir gün İstanbul’dan iki araba daha alıp hafta sonu Düzce’ye götürmeye hazırlanıyormuş. Yola çıkmadan önce de köye telefon açmış. Yine Bakkal Ali.. Cemal Bakkal Ali’ye, Düzce’ye yola çıkacağını, babasına haber vermesini rica etmişti. Hiç beklemediği bir cevap gelmişti Bakkal Ali’den.  “Baban hasta…” Telefonun ucunda kalakalmıştı Cemal. Babasının hasta olabileceğini hiç düşünmemişti. Cemal apar topar Düzce’ye geldi. Babasını Düzce’de daha sonra İstanbul’da doktorlara götürdü. Tekrar Düzce’ye evlerine döndüler.

Sabri, sanki son günlerini yaşadığını biliyormuşçasına Cemal’e, “Ben şu anda çok mutluyum oğlum. Dünyalık işlerimi bitirdim. Siz kardeşler birbirinize sahip çıkın. Elinizde, avucunuzda, yakınınızda neyiniz varsa değerini bilin. Yaşarken birbirinize sevginizi gösterin. Öldükten sonra üzülmek, ah vah etmek hiçbir işe yaramaz. İnsan yaşarken sevildiğini görürse daha mutlu olur ve çevresindekileri de daha mutlu eder.“ demiş. Hızını alamamış köye çıkmışlar herkesi dolaşıp helalleşmişler. Daha sonra Sabri bir gece fenalaşmış, Düzce’ye Devlet Hastanesine götürmüşler ve Sabri hastanede vefat etmiş.   

***

Cemal Çandır kimdir? 1955 yılında Düzce Yukarı Karaköy’de doğdu.17 yaşındayken İstanbul’a geldi. Birçok farklı işlerde çalıştı ve sonunda kendi şirketini kurdu. Tekstil sektöründe farklı alanlarda faaliyet gösterdi. 1994 yılında sadece okul tekstili konusunda uzmanlaşmak için “Çandır markasını” kurdu. Bugün kızları ve eşi ile birlikte aile şirketini yönetmektedir. Cemal Çandır’ın “Nalbant Sabri”, “Kim Ne Yaparsa Kendine Yapar!”, “Gadaynan Gadeyim” adlı üç kitabı bulunmaktadır.

Hoşça kalın.

Bu yazı 3050 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar