İftira etmek veya atmak!
İftira nedir? Sözlükte "yalan söylemek, uydurmak, asılsız isnatta bulunmak gibi" anlamlara gelir. İftira, ahlâk terimi olarak bir kimseye işlemediği bir suçu isnat etmek demektir. Hukuk ve ahlâkta iftira yerine daha çok ifk ve bühtân terimleri, zina iftirası için de kazf kelimesi kullanılır. İftiranın en ağırı namus üzerine atılan iftiradır. Bunu, Hz. Aişe ile ilgili olarak "Ifk yani iftira, en kötü ve en çirkin yalan hadisesinde” görmekteyiz.
"Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir." (Ahzâb ;58) "Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi din kardeşleri hakkında iyi zan besleyip de, ‘Bu apaçık bir iftiradır’ deselerdi ya!" (Nûr :12)
"İftiracılar bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Madem ki şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir." (Nûr :13)
Hüküm verirken, iki tarafı da dinlemek!
İki kişi arasında olan bir olay size sorulduğunda, her iki tarafı da dinleyip öyle hareket edin, anlamında bir hadis var mı? Evet, iki kişi veya iki taraf hakkında hüküm verirken, her iki tarafı da dinlemek gerekir. Konuyla ilgili bir hadis rivayeti şöyledir: “Huzuruna iki hasım geldiği zaman, birincisini dinlediğin gibi diğerini de dinleyinceye kadar hüküm verme. Bu vereceğin hükmün aydınlığa kavuşması için daha uygundur." (Ebu Davud, Akdiye 6; Tirmizî, Ahkâm 5; Ahmed b. Hanbel, 1/111, 149, 150)
Hattabi şöyle demiştir: "Bu hadis-i şerif; hakimin, hasımlardan birini dinleyip öbürünü dinlemeden hüküm vermesinin caiz olmadığına delalet etmektedir." "Hadis-i şerifte hakimin mahkemede hazır bulunan iki hasımdan birini dinlemekle yetinerek hüküm vermesinin caiz olmadığı ifade edildiğine göre, hakimin, hasımlardan mahkemede bulunmayanı dinlemeden hüküm vermesinin caiz olmayacağı öncelikle ortaya çıkmış olur. Çünkü orada hazır bulunmayan hasmın hükmü etkileyecek kuvvetli bir delilinin bulunması mümkündür."
***
*Şüphesiz ki (Aişe’ye zina iftirasında bulunarak) o yalanı getirenler, sizin içinizden bir topluluktur. Onu kendiniz için şer sanmayın. Bilakis o, sizin için hayırlıdır. Onlardan her birine kazandığı günahın karşılığı vardır. Onlardan iftiranın büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır. (24/Nûr 11)
*Onu işittiğiniz zaman, mümin erkeklerin ve mümin kadınların kendileri için hayır düşünmeleri ve: “Bu, apaçık bir iftiradır!” demeleri gerekmez miydi? (24/Nûr 12)
***
Hadislerle İslâm Cilt 1 Sayfa 427
Muâz’ın anlattığına göre, Allah Resûlü (sav) onu Yemen’e vali olarak gönderirken aralarında şöyle bir diyalog geçmişti:
Sana bir dava geldiğinde nasıl hüküm vereceksin? Allah’ın Kitabı’na göre hüküm vereceğim.
O konuda Allah’ın Kitabı’nda bir hüküm bulamazsan? Resûlullah’ın (sav) sünneti ile karar vereceğim.
Resûlullah’ın (sav) sünnetinde de yoksa? Kendi görüşümle ictihad ederek bir karara varacak ve ona göre hüküm vereceğim.
Bunun üzerine Hz. Peygamber; “Resûlü’nün elçisini (Resûlü’nün arzuladığı cevabı vermeye) muvaffak kılan Allah’a hamdolsun.” buyurmuştu. [T1327 Tirmizî, Ahkâm, 3; D3592 Ebû Dâvûd, Kadâ, (Akdiye), 11]
***
İbn Abbâs’ın naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah her kimin iyiliğini dilerse, onu dinde fakih kılar (dinin inceliklerini anlama konusunda ona kabiliyet verir).” (T2645 Tirmizî, İlim, 1)
***
Amr b. el-Âs, Allah Resûlü"nü (sav) şöyle derken işitmiştir: “Hâkim, hüküm verirken ictihad eder, gücü nispetinde çaba sarf eder de sonunda isabetli karar verirse, iki sevap kazanır. Eğer ictihad eder de sonunda hata ederse, bir sevap kazanır.” (M4487 Müslim, Akdiye, 15)
***
Esed kabilesine mensup Vâbisa b. Ma’bed’in naklettiğine göre, Allah Resûlü (sav) ona şöyle demiştir: “İyilik ve kötülüğü/kötülüğün ne olduğunu sormaya mı geldin?” Vâbisa diyor ki; “Evet” dedim. Hz. Peygamber, parmaklarını birleştirip göğsüne vurarak üç defa “Kendine danış, kalbine danış ey Vâbisa!” buyurdu ve devam etti: “İyilik, gönlü huzura kavuşturan ve içe sinen şeydir. Kötülük ise insanlar sana fetva verseler, onaylasalar bile, gönlü/gönlünü huzursuz eden ve içinde bir kuşku bırakan şeydir.” (DM2561 Dârimî, Büyû, 2)
Hoşça kalın.
YORUMLAR