Geçtiğimiz günlerde emekli bir arkadaş ile sohbet ediyorduk. Kendisine şöyle bir soru sordum? Emekli olduğunuz kurumu hiç ziyaret ediyor musunuz? Arkadaş maalesef dedi. Neden diye sordum? Uzun hikaye dedi. Biraz ısrar ettim anlatmaya başladı. Hepsi birbirinden ilginç olaylardan sadece bir tanesini ibret olsun diye köşeye aldım.
“Görev yaparken görevimiz gereği her ay kurumumuzun belirlediği bir günde toplantımız oluyordu. İdarecilerimizin bize anlatacakları, duyuracakları, bizim de idarecilerimize aktaracağımız problemler ve konularımız oluyordu. Hem arkadaşlar olarak birbirimizle görüşüyor hasret gideriyorduk hem de karşılıklı olarak problemlerimizi birbirimize aktarıyorduk. İyi de oluyordu. Toplantının birinde idarecilerimizden biri şöyle söylemişti;
‘Arkadaşlar! Biz aynı kurumda görev yapan fertler olarak bir aileyiz. Akıl akıldan üstündür. Herkes bildiği, duyduğu, gördüğü güzel ve faydalı şeyleri bizlere anlatsın, bizlerle paylaşsın ki bizler de birbirimizden istifade etmiş olalım’ demişti. Eyvallah.
Yıllar önce bir kurumda hizmetli olarak çalışan bir tanıdığım vardı. Tanıdığım o arkadaşımın görev yaptığı kurumun adı ve ili önemli değil. Kurumunda hizmetli olarak çalışan o arkadaş ilerleyen yıllarda orta ve liseyi bitirmiş. Daha sonra çalıştığı kurumda mutemet görevlisi olarak işine başlamıştı. Bir gün o arkadaştan bir telefon geldi. Telefonda selam kelamdan sonra yeni görev yerini ve yeni görevini söyledi bana. Yolun bu taraflara düşerse beklerim dedi. Ben de bunun üzerine eylül veya ekim aylarıydı o arkadaşın görev yaptığı ile eşi dostu ziyaret amaçlı olarak gitmiştim. Gitmişken de o arkadaşı ziyaret etmiştim.
Ziyarete gittiğim arkadaşımın görev yaptığı kurumda aynı zamanda yatılı öğrenciler de bulunuyormuş. Ziyaretim tam da kayıt zamanına denk gelmişti. Kuruma kayıt için gelen öğrenciler genelde velileri ile birlikte gelirler. Eski yıllarda öğrenci kayıtları yapılırken öğrenci velilerinden, herkesin de malumu olduğu gibi kurum giderleri için bağış adı altında paralar alınıyordu.
Arkadaşın görev yaptığı kurum aynı zamanda her ay dergi çıkaran da bir kurumdu. Çıkarılan dergilerden satılmayıp biriken dergileri Mutemet olan bu arkadaş öğrencilerin kayıt zamanında öğrenci velilerinden bağış parası istemek yerine her öğrenci velisine 10’arlı, 20’şerli sayıda hazırladığı, paket yaptığı bu dergilerden verip para alıyordu. Dolayısıyla bu arkadaş kayıt süresi içinde hem kurum giderleri için para topluyor hem de kendince güzel bir iş yapmış oluyordu. Kimseye zararı olmayan güzel bir düşünce ve doğru bir mantık! Kimseyi üzmüyor, zorla dergi satmıyor dergi alan veli de aldığı dergileri tanıdığı kişilere ücretsiz dağıtıyordu. Ziyaretimi tamamladım arkadaşımdan müsaade istedim memleketime döndüm.
Ben, güzel ve faydalı olduğuna inandığım uygulamayı kendi görev yaptığım yerleşim yerime döndüğümde kendi idarecime anlattım. Sizler de böyle bir uygulama yapabilirsiniz anlamında bu gördüklerimi idarecim ile paylaştım.
Bu paylaşımdan sonra benim idarecim bana teşekkür edeceği yerde ne dedi biliyor musunuz? “Sen, bize akıl vermeyi bırak işini yap” dedi! Şok olmuştum. Böyle bir durum ile karşılaşan bir kişinin o anki psikolojik durumunu varın siz tahmin edin!
Güzel ve faydalı olduğuna inandığım bu örnek uygulamayı paylaştığım bu konudan ve idarecimin bana gösterdiği o kaba davranıştan sonra çalıştığım kuruma da, orada çalışanlara da bir anda saygım bitti. O gün mahvolmuştum!
Kurumun tabi ki suçu yok. Beni o gün çalıştığım kurumdan soğutanlar, kalbimi kıranlar o gün ve ondan sonraki günler yaptıklarından ne kadar zevk almıştır, pişman olmuştur bilemem. Vicdanları ne kadar rahattır, değildir bilemem. Kurum çalışanlarının ne kadar suçu vardı yoktu onu da bilemem. Ama bildiğim bir şey var; İçimdeki nefret duyguları hala gitmiş değil. O günden bugüne yıllar geçti. Emekli olduğum kurumdaki idareciler de çalışanlar da belki çoğu emekli olmuşlardır onu da bilemem. Bu olay 1995-1996 yıllarında falan olmuştu. İşte böyle dostum.” dedi bana arkadaşım… Ben sorduğuma da, soracağıma da pişman olmuştum ama oldu bir kere.
Kurumun hangi kurum, arkadaşımın da kim olduğu önemli değil. Önemli olan çalışan personele yapılan davranıştır! Çevremizde emekli olan birçok idareci arkadaşımız vardır. Bazıları hiç idarecilik yapmamış gibi rahat hareket ederken bazıları ise çekine çekine hareket ederler. Yukarıdaki anekdottan ders almak lazımdır. İnsanlar ölür, insanlık ölmez. Dünya var oldukça kurumlar baki kalır.
“Konu ne olursa olsun; Verdiğin ‘üzüntü’ ve aldığın ‘ah’ bir cam parçasından daha keskindir.. Dönüp dolaşıp, üzerine basarsın… ‘Kime ne yaparsan, birgün aynısını yaşarsın…’!”
Hoşça kalın.
YORUMLAR