Reklam
Reklam
Deprem ve Cami mimarileri!
İlhami Atasever

İlhami Atasever

Halkın Kürsüsü

Deprem ve Cami mimarileri!

06 Aralık 2022 - 15:56

Düzce halkı olarak 17 Ağustos, 12 Kasım 1999 ve 23 Kasım 2022 Düzce depremlerini iliklerimize kadar yaşadık. Yaşadığımız depremler aklımıza geldikçe adeta vücudumuzun kimyası değişiyor. 

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak inançlı bir toplumuz. Birçoğumuz 5 vakit namazı, haftada bir Cuma namazı, yılda iki sefer bayram namazı ve eşimizin dostumuzun cenaze namazlarını ibadethanelerimiz olan camilerde kılarız.   

Camilerimiz ile ilgili geçmişten günümüze kadar gelen bir cami mimari ve minare kültürümüz var. Toplumumuzda oluşan bu mimari kültür adeta kanunlaşmış gibi. Camilerin imalatı ve inşası konusunu tartışacak değilim çünkü işim değil, haddim de değil. Ama üç depremi de yaşamış birisi olarak bu konuda fikirlerimi söylemek hakkımdır diye düşünüyorum. Söylemeye, dile getirmeye çalıştığım konulara katılan olur katılmayan olur. Eyvallah. Dile getirmeye çalışacağım konu sadece bölgemiz içindir! 

 

Her kafasına esen bir cami derneği kurup, istediği ebatta, istediği yere cami yapamamalı! “Devlet cami yapmaz, camiler mutlaka dernekler vasıtasıyla olması gerekir” deniliyorsa cami derneklerinin görev ve yetkileri yeniden gözden geçirilmeli ve camilerin yapım işi devlet gözetiminde olması sağlanmalıdır. Cami yapılacak yerin nüfusu, cemaat potansiyeli dikkate alınarak, caminin nereye, hangi ebat ve hangi tipte olacağına, Diyanet İşleri Başkanlığının belirlediği kurallar doğrultusunda İl Müftülükleri ve yerel yönetimler birlikte karar vermelidir. Aksi halde camiler bugünkü usule göre yapılmaya devam eder! 

Eskiden cemaati az olan yerlerde kutu gibi sade mescitler, merkezi yerlerde de cuma camileri vardı. Şimdi her tarafa devasa cami yapılıyor ve bu camilerin yapımı insanları maddi olarak da yoruyor, cami inşaatı için  insanların dolaşmadığı il ilçe kalmıyor. Bölgemiz deprem bölgesi olduğu için 20-30 yılda bir deprem oluyor, bu konuda yapılan tüm masraflar ve emekler de maalesef boşa gidiyor.  

23 Kasım 2022 Düzce depreminde ilimizde yaklaşık 20 adet cami namaz kılınamayacak durumda yani yıkılacak. Yaklaşık 100 adedi de hasarlı. Ne olacak şimdi? Bu camiler kolay mı yapıldı? Yapılması masraf, yıkılması masraf, yeniden yapılması masraf! Bu arada geçen zaman, cami cemaatinin nerelerde ibadet edeceği konusu vb. sıkıntılar…  

Bazı camilerin giriş bölümünün üstünde küçük küçük kubbeler bulunmakta, asıl cami olan alanın üstünde ise geniş bir kubbe bulunmakta ve kubbenin etrafında da balkon demirleri gibi korkuluklar bulunmaktadır! Kubbeli camilerde cami hacmi fazla olduğu için ısıtma problemi de olmaktadır.   

Camilerimiz; boyası, badanası dahi yapılamayacak bir mimari ile yapılmış. Boya badana yapmaya kalkıştığınızda yapamıyorsunuz. Çünkü bütün duvarlar hat, tezhip ve nakışlarla dolu. Camilerde zaman içinde, deprem vb. afetler sonunda oluşan arızalar yağan yağmurlarla ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan arızaların tamiri de oldukça zor ve masraflı olmaktadır. 

Cami içine sonradan monte edilen mihrap, minber, kürsü ve müezzin mahfilinin mermerden yapılması hiç uygun değil çünkü kırılıyor, çatlıyor ve tehlike arz ediyor. Mesela; İlimizdeki Cedidiye camiinin mermerden yapılı olan minberi son depremde kırıldı, yıkıldı yok oldu. Mermerden yapılı olan müezzin mahfili de hasar gördü. 

Camilerimizin bazılarının pencereleri dışarıdan demir korkuluklarla muhafaza altına alınmış. Neden? Mesela; Geçtiğimiz hafta cuma günü tam da cuma vakti deprem oldu. Allah muhafaza etsin ama deprem biraz daha şiddetli olsa bir panik olacak cemaat tek kapıdan dışarıya çıkmaya çalışacaktı. Cemaat pencerelerden dışarıya çıkmak istese mümkün değil çünkü  demir korkuluklar var! 

Minare kültürümüz de değişmeli. Müezzinler eskisi gibi minareye çıkıp ezan okumuyorlar artık. Teknolojinin gelişmesine bağlı ve haklı olarak ezanlar minareden değil, minarenin dibinden okunuyor.  

 

Camilerde minare olsun mu? Karşıdan bakıldığında oranın ibadethane olduğunun belli olması için bir adet minare tabiî ki olsun. Çünkü minareye ihtiyaç olacağı zaman da olabilir. Ama çift şerefeli, üç şerefeli, iki minareli dört minareli, oldukça da uzun olan minare kültürünü yeniden değerlendirmek ve minare boylarını da kısa tutmak gerekir diye düşünüyorum.  

Camilerimizin ve minarelerimizin birçoğu Osmanlı mimari tarzında yapılmış. Bundan sonra yapılacak olan camilerimiz 21. yüzyılın teknolojisi ile Milli Eğitim Bakanlığının ilimizde uyguladığı bazı okullarda olduğu gibi Anadolu Selçuklu mimari tarzında yapılsa daha doğru olmaz mı? 

Statik açıdan kubbeli camiler mi, Anadolu Selçuklu mimarisi ile yapılan camiler mi daha uygundur bilemem. Yaşadığımız bölgenin deprem bölgesi olması bizleri daha dikkatli olmaya ve çareler aramaya zorluyor. Bu konuda gerekiyorsa inşaat mühendis ve mimarlarının deprem bölgelerine özel, değişik mimarilerde cami ve minare projeleri geliştirmelerinde fayda var. 

Bizler, 17 Ağustos, 12 Kasım 1999 ve 23 Kasım 2022 tarihli depremlerini yaşayanlar olarak bizden sonraki nesillere depreme dayanıklı, engellilerin de rahat bir şekilde camiye girebilecekleri özel bir cami ve minare mimarisini miras bırakmalıyız. Diyanet İşleri Başkanlığı da bölgemizde yaşanan depremleri dikkate alarak Türkiye’nin değişik bölgelerinde deprem ve bölgelerin iklim şartları dikkate alınarak yeni tip cami, mescit ve minare projeleri geliştirmelidir diye düşünüyorum. Ne dersiniz? Hoşça kalın. 

Bu yazı 23961 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar