Aslan, Kurt ve Tilki!
“Aslan, Kurt ve Tilki arkadaş olmuş, avlanmaya çıkmışlardı. Akşama doğru bir yaban öküzü, bir dağ keçisi, bir de semiz tavşan yakaladılar. Avlarını sürükleyerek ormana getirince Kral Aslan Kurda dönüp: Bunları, aramızda adaletle taksim et bakalım! Diye emir verdi.
Kurt: Padişahım, dedi. Yaban öküzü en büyük av olduğu için size layıktır. Keçi orta boyda, orta irilikte, o da benim olsun. Tilki de tavşanı alsın. Aslan, Kurdun taksimine şiddetle karşı çıkıp: Sen kim oluyorsun da ben varken pay istiyorsun? Diye kükredi.
Bir pençe ile kurdu yere yıkıp parçaladıktan sonra tilkiye döndü: Haydi, dedi, avlarımızı bir de sen taksim et!
Tilki yüreğini dolduran korkuyu gizlemeye çalışarak: Aman efendimiz dedi, pay etmekte neymiş? Bu semiz öküz sizin kuşluk yemeğinizdir, keçiyi gün ortasında yer, akşama doğru da tavşanla kendinize ziyafet çekersiniz! Aslan, tilkinin taksimini pek beğenmiş, yüzü gülmeye başlamıştı. İşte adaletli bir taksim böyle olur diye mırıldandı. Bu çeşit pay etmeyi kimden öğrendin sen?
Tilki başını çevirip yerde yatan kurdu gösterdi: Padişahım dedi, tabi kurdun halinden!”
Sormaya gerek var mı bilmem ama; Aslan’ın, yakalanan avları aramızda adaletle taksim et dediği kurt’un yaptığı taksimat mı, tilkinin yaptığı taksimat mı doğru?
***
Sivrisinek ile Aslan!
Günlerden bir gün, bir sivrisinek vızıldayarak havada uçuşur, ormanda dolaşır dururmuş. Gidip bir aslanın yuvasında uçuşup vızıldamaya başlamış. Aslan bir bakmış, olmamış; iki bakmış, yine olmamış
“Çekil git be” demiş. “Vız vız vızlayıp durma tepemde. Bir kızarsam, alimallah perişan ederim seni, doğduğuna bin pişman olursun.” “Kime diyorsun sen onu?” diye bağırmış sivrisinek. “Sen mi beni doğduğuma pişman edeceksin? Hayvanların kralı oldun diye kendini bir şey mi sanıyorsun? İstersem, asıl ben seni perişan ederim.”
Aslan, kükrememek için dişlerini sıkmış.“Git demiş git! Attırma tepemi, sana o kadar söylüyorum.”
Sivrisinek: “Demek öyle, ha? El mi yaman ben mi yaman, şimdi görürüz. ”
Başlamış; dikenden ince, kıldan keskin iğnesiyle Aslanın orasını burasını sokmaya. Aslan pençesini sallamış, ıska! Kuyruğunu sallamış, ıska! Fır fır dönmüş boşuna. Sivrisinek yine vız vız. Sivrisinek, orası burası demeden aslanın her bir yanını sokup ısırmış kan revan içinde bırakmış aslanı. Aslan acıdan kükremeye, yeri göğü inletmeye, bağırıp çağırmaya başlamış. Bütün hayvanlar korkularından titreyip oldukları yerde büzülmüş, kalmışlar. Sivrisinek, aslanın durumundan şen şatır, saldırılarını sürdürmüş, sonunda aslan soluksuz kalıp yere yuvarlanmış. Pes etmiş.
“Gördün mü?” demiş sivrisinek. “İşte ben istediğimi böyle yaparım.”
Sonra kanatlarını çevirmiş, vız vız edip aslanın başından ayrılmış ve… bir örümceğin ağına takılıp düşüp, oracıkta ona yem olmuş!
***
İdarecilik korkulacak makamlar değildir!
İdarecilik korkulacak, çekinilecek makamlar değildir. İdarecilik, İdare-i maslahat etmek (İşleri öyle veya böyle idare etmek) hiç değildir. İdareciler, yaptıkları yanlış uygulamaları varsa yardımcıları veya ekipteki kişiler tarafından münasip bir lisan ile uyarılabilmeli, gerektiğinde münasip bir dil ile de eleştirilebilmelidir.
İdarede yer alan ekip üyeleri kendi gelecekleri zarar görmesin diye başlarındaki kişinin her yaptığına doğrudur, güzeldir diyerek göz yummak olmamalıdır. Yapılan uygulamalarda yapılan yanlışlar varsa başındaki idareci kim olursa olsun ve sonu ne olursa olsun uyarılmalı gerekirse her şeyi göze alıp eleştirebilmelidir. Aksi halde; Ne uyarması gerekip de uyarmayan ne de uyarılması gerekip de uyarılmasına gönül koyan kişi veya kişiler yok olup giderler. Her şey bir tarafa da sistem çöker sistem!
Sonuç: Selahattin Eyyubi Kudüs seferine çıkarken hocası kendisine ‘atının alnında zafer görüyorum’ dediğinde, ‘biz seferden sorumluyuz, zaferden değil’ demiştir. Herkes işini adam gibi yapacak. Sonucu ancak Allah bilir. “Niyet hayr akıbet hayr.”
Kurban Bayramınız mübarek olsun. En güzel günler hepimizin olsun inşallah. Hoşça kalın.
YORUMLAR