TRT-1’de Mustafa Cihat’ın sunduğu, Mehmet Ali Sarı, Osman Egin ve Halil Necipoğlu hocaların jüri üyesi olarak katıldığı 30.04.2021 tarihinde yayınlanan “Kuran-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması İftar Özel Programı”ndan bir kesit.
…Mustafa Cihat. Bu akşam güzel ahlakı konuşalım istedim. Peygamber Efendimiz (sav); ‘Kıyamet gününde, müminin amel terazisinde güzel ahlaktan daha ağır gelecek bir şeyi bulunmaz. Allah, söz ve fiilleri çirkin olanlara öfkelenir’ buyuruyor. Rivayet: Ebu'd-Derdâ (r.a.)
Osman Egin; “Ahlakın en güzel modellerinden bir tanesinin, Peygamber Efendimizin (sav) Selman’ı Farisi’ye kardeş yaptığı Ebu'd-Derdâ’nın (r.a.) rivayetiyle; İbadetiyle, ahlakıyla temayüz etmiş. Ashap arasında namzet bir şahsiyettir. Cenabı Hak kendisinden razı olsun. Felsefe çalışanlar, sosyoloji ile ilgilenenler ve başka alimler ahlaka dair birçok tanımlar ortaya koymuşlar. Kitaplarda birçok tanım geçer ama benim ahlakla ilgili en çok sevdiğim tanım şu tariftir; Ahlak, insanın içine, ruhuna, gönlüne, hücrelerine öyle sinmiş bir unsurdur ki o fiillerini, davranışlarını yaparken bir kurgulama, düşünme, planlama yapmadan rapp diye ortaya çıkan davranışlardır. İlk anda yaptığınız şeydir sizin ahlakınız.
Bir örnek; Geçenlerde Kadıköy’den Adalar’a giden bir vapurda bunalıma girmiş bir genç, gemiden denize atlıyor. Gemi dolu. Bir kişi de hemen arkasından saniye geçmeden atlıyor. İşte ahlak o üstadım. Sonradan öğrendim ki arkadan atlayan Amerikalı çıktı. Şimdi ben onun için ahlakı ikiye ayırıyorum. Benim tasnifimdir. Yanlışsa özür diliyorum. 1-Ahlakçılar. 2-Ahlaklılar. Ahlakçılar; Bu işin sürekli edebiyatını yapar, bunun gürültüsünü çıkarırlar. Hz. Muhammet Mustafa (sav) ise konuşmaz. Yapar. Eğer biz de onun ümmetiysek oraya gelmemiz lazım.
Ahlakı nasıl anlayacağız? Genel olarak biz bugün ahlakı çok indirgedik, kapsam alanını daralttık. Ahlakı sadece özür dileyerek söylüyorum cinselliğe indirgedik. Oysa ibadetlerimiz de dahil olmak üzere her davranışın, her amelin bir ahlakı vardır. Namazın da, duanın da bir ahlakı vardır. Öyleyse o açıdan bakacağız. İnsanın bütün davranışlarını içine alan bir dünyadan bahsedeceğiz. Mesela; Peygamber Efendimiz aile içi bir problem olduğunda bu problemi nasıl çözerdi? Buna biz ahlak diyeceğiz.
Basit bir örnek; Günümüzde bir hanımefendi ile ilgili birisi bir iftira atıyor. Bir laf çıkarıyor, ne olduğu belli değil. Bir bakıyorsunuz o taraftan birisi çıkıyor ve kadını öldürüyor. Sonra mikrofonu kendisine tutuyoruz. Diyor ki! Namusumu temizledim. Bakın Nur suresindeki ayeti kerimede; Bir erkek, bir hanımefendiye iftira atarsa 4 tane şahit getirmek zorundadır. Peki getirmezse ne ile karşılaşır? O insanın bir daha mahkemeler de dahil olmak üzere asla ve asla sözüne ne devlet, ne millet, hiçbir insan itibar etmeyecektir. O adam mühürlenir. İftira attğı o insanlardan önce o iftirayı atan sorgulanır. Ama biz ne yapıyoruz? Birisi bir şey söylüyor, biz onun peşine düşüyoruz. Buna benzer bir olay Peygamber Efendimizin (sav) eşi Hz. Aişe hanıma (r.a.) oldu ve ona bir iftira attılar. Dönüp dolaşıp Peygamber Efendimize eşi ile alakalı olarak geldiler. Bu olayla ilgili Cenabı Hak bizatihi bir ayet ile Hz. Aişe annemizi temize çıkarmıştır. Ama nasıl? Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ahlaki davranışı ile bu durum ortaya çıkmıştır. Peygamber Efendimize (s.a.v.) Hz. Aişe ile ilgili geldiklerinde işte böyle böyle diyorlar. Bunun üzerine Peygamber Efendimizin bu olayla ilgi müthiş bir cevabı var. Diyor ki! Bak kardeşim, Aişe anneniz rahatsız, hasta, yoldan geldi ve yorgun. Şu anda böyle bir şey konuşmaya müsait değil. İki ay konuşmuyor Peygamber Efendimiz.
Bu iki aylık süre içinde de Nur suresindeki o iki ayet geldi. Şimdi ben bu tür problemlerle karşılaşan kardeşlerimle karşılaştığımda şunu sormak isterim? Yaa sen Hz. Muhammet Mustafa’ya iman ettiğini söylüyorsun, onu Peygamber olarak kabul ettiğini söylüyorsun, peki senin hiç aklına gelmez mi ki böyle bir durum olduğunda Hz. Muhammet (s.a.v.) nasıl davrandı? Biz de öyle davranalım. Ahlak bu dostum.
Bir diğer örnek; Peygamberimiz (s.a.v.) kendi davranışları ile alakalı diğer insanlarla problem yaşadığı olmuştur. Evet iyi ki olmuş çünkü bana örnek olmuş. Kendimle alakalı bir problem olduğunda nasıl davranacağımı ben ondan öğrendim. Bir seferinde adamın biri çıkıp geliyor ve yüksek bir sesle Hz. Peygamberden alacağı olduğunu iddia ediyor. Borcunu neden ödemedin? diyor. Sesi çok yüksek olduğu için Peygamberimizin (s.a.v.) yanındakiler hemen onu indirmeye çalışacakları sırada Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diyor ki, bir dakika. Adam diyor ki bana borcun var. Borcunu istiyor. Siz olayı irdelemeden neden adamı hemen indirmeye kalkışıyorsunuz? Adam anlatıyor meramını ve doğru söylüyor. Adam bir zaman önce Peygamberimize (s.a.v.) bir sepet ödünç hurma vermiş. Peygamber Efendimiz de bunun üzerine iki sepet hurma toplamış. Adamın evine gidip vererek borcunu ödemiş. Ayrıca bir sepet hurmayı da adama hediye ediyor ve ödeştik mi? diye soruyor. Bunun üzerine adam rahatlıyor. Peygamber Efendimiz hemen yanındakilere dönüyor ve diyor ki! Ben size bir olay karşısında kendi yakınınızın yerinde mi yer alın, yoksa haklının yanında mı yer alın dedim? Peygamber dahi olsa haklının yanında yer almayı öğretiyor Efendimiz (s.a.v.). Ahlak bu!
Bir ülke, bir belde düşünün ki orada zayıf, hiçbir merci veya makama uğramadan, hiçbir yere başvurmadan hakkını bu adamın aldığı gibi alamıyorsa, orada haktan, hukuktan ve düzenden bahsetmek mümkün değildir diyor Peygamber Efendimiz. Ahlak bu!
Bize bir talepte bulunulduğunda o talebi karşılayıp karşılamamak ahlakımızla alakalı bir şeydir. Resulullah’ın arkadaşlarıyla alakalı mesela; Bir gün yine sahabelerden birisi geliyor Peygamber Efendimize (s.a.v.) diyor ki; Ya Resulullah sağa sola, senin yakınında bulunanlardan hep elçi olarak, diplomat olarak gönderiyor, vali olarak atıyorsun. Ben senin dizinin dibinden hiç ayrılmıyorum, bir valilik de bana ver. Bu rivayet çok enteresandır. Ahlak iki taraflıdır. Şimdi onu da göreceğiz. Resulullah elini sahabinin omuzuna attı ve kendine çekti dedi ki; ‘Dostum; Yöneticilik yapma hususunda seni dirayetli bulmuyorum. Sen zayıp yapılı bir adamsın. Senin ruh alemin zayıftır. Oraya seni verdiğimde şundan korkarım: Bu idarecilik dediğin şeyin yarın yevmil mahşerde hesabı vardır. Nedamet meydana gelir, pişmanlık, rezillik meydana gelir, Rabbin huzurunda senin böyle bir duruma düşmeni istemem. İstemediğim için de senin talebini karşılayamadım.’ Bu durum karşısında Lailahe illallah, Lailahe illallah demek gerekir.
Çok enteresandır, Halife Hz. Osman (ra) döneminde bu sahabiye büyük bir yerleşim yeri için valilik teklif ediliyor. O sahabi bu valiliği kabul etmiyor. Çok ısrar ediyorlar ve o da diyor ki, ‘Resulullah sen zayıfsın, bu işi yapamazsın dedi. Şimdi o gitti diye benim bu halim geçti mi?’ diyor. Yani yetiştirene bak, yetişene bak.”
Hoşça kalın.
YORUMLAR