…“Uyanmanız için daha kaç bebek ölmeli.!” Gazze'de “47 Gazeteci, 100 Doktor hayatını kaybetti.!” “GAZZE’de can kaybı 10 bini geçti.!” İsrail'li askerdeki şu yüzsüzlüğe bakar mısınız: “Gazze’yi toza çevireceğiz…!”
FİLİSTİNLİ’YE “KÖLE VE SÜRGÜN” MUAMELESİ …!”
… …“Uyanmanız için daha kaç bebek ölmeli.!” (Yunanistan’da yapılan protestodan)
“47 Gazeteci, 100 Doktor hayatını kaybetti.!” (Yaygın medyadan)
“GAZZE’de can kaybı 10 bini geçti.!” (Türkiye Televizyonlarından)
“Gazze’yi toza çevireceğiz…!” (İsrailli askerin yaptığı açıklamadan)
Manzara bu; yaygın medyadan yansıyan sadece birkaç örnek...Bu örnekleri tabii ki çoğaltabiliriz; sizler de ilaveler yapabilirsiniz.!Tablo acı, sonuç vahim…!Çocuklar öldürülüyor, sivil halk aç, susuz ilaçsız; çaresiz…!Önce, tonlarca bombayla mekanlar yukarıdan bombalandı, tarandı ayakta kalan binalar yerle bir edildi.Sonra “buraları terk edin” denilerek açılan koridorlarda Filistin halkı zorla insanların ve dünyanın gözü önünde canlı yayınlarla sürgün ediliyor.Bunun adı çok gerilerde tarih kitaplarında okuduğumuz “köleliği hatırlatan” köle ticaretini anımsatan manzaralardan başka bir şey değil maalesef..Evet İsrail, dünyanın gözü önünde Filistinli’lere “köle muamelesi” uyguluyor. Yapılan “köleliktir, zorbalıktır, zorla tehcirin anlamı da “sürgündür; açıkçası soykırımdır…!”Görüntüleri ilk izlediğimde “acaba rüyada mıyım diye irkildiğim o anı unutamıyorum. O yüzden en fazla zorlandığım bir yazıyı sizlerle paylaşıyorum. Yazdığım bu kelime ve cümlelerin hiçbirinin bu zulmü ifade ettiğine inanmıyorum. O yüzden anlayışınıza sığınıyorum.!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞI'NDA "İSRAİL'İN GİZLEDİĞİ PLANLAR TEZGAHLAR...!"
İsrail’in bombalamadığı yer kaldı mı Gazze’de.!
Öyle ki rivayetlere göre İsrail’in Gazze’ye 30 bin ton bomba attığı söyleniyor.
Abluka altındaki Gazze’de yaşanan vahşete ve soykırıma dünyanın seyirci kalması “insanlığın iflası” olarak izah edilebilir…Evet dünya sadece seyrediyor.Bakıyor ama görmüyor. Çığlığı duymuyor. Kör sağır ve dilsizler.!
FİLİSTİN KAN AĞLIYOR, DÜNYA “SADECE” SEYREDİYOR!
“7 Ekim. 2023”ten bu yana yazıyı kaleme aldığım “7 Kasım.2023”tarihine kadar Filistin’de Gazze’den gelen son rapor maalesef esef verici… Dünyanın göbeğinde insanların gözlerinin önünde insanlık katlediliyor…
Masum çocuklar çaresiz, sivil halk abluka altına alınmış olmanın getirdiği travmanın korku ve endişenin içinde; aç ve açıkta, susuz, gıdasız, ilaçsız adeta ölüme terk ediliyor. Tonlarca bombalar yağdırılıyor. Bu insanlık mıdır…! BM gelişmeleri “insanlığın insanlık dışı sınırı” diye yorumladı Vahameti anlıyorsunuz değil mi…! Şahsen ben yaşanan bu zulmü ve sefaleti yazıyla ifade etmekte zorlanıyorum bunu tekrar etmiş olayım
FİLİSTİNLİLER “KÖLE GİBİ ZORLA SÜRÜLÜYOR”
Yine son günlerde ekranlara yansıdı: Ellerinine zorla sıkıştırılan de sopalara sarılan “beyaz bayrak” olarak adlandırılan “beyaz çaputlarla, beyaz çamaşır ve gömlekleri, elbiseleri” ellerinde sallayarak arkalarından gelen İsrail tanklarının önünde koşar adımlarla “ölmektense koşalım” diyerek evlerinden, yerlerinden, yurtlarından, asırlarca atalarının yaşadığı topraklardan, can canlı zorla ölüm tehdidi altında ülkelerinden kovuluyorlar. Böyle manzara böyle tehcir bu çağda hayvanlara uygulanmış olsa “haber” diye servis ederlerdi malum ajanslar…!.
Bu bir vahşet…! Bu bir soykırım…!
Bu çağda canlı yayın eşliğinde dünyanın gözü önünde büyük bir emek ve çilelerle inşa ettikleri evlerinden yurtlarından, havasını soludukları suyunu içtikleri, iklimin her türüne şehit oldukları ülkelerinden, mezarlarını geride bırakarak, çaresiz korku ve tehdidin gölgesinde minik yürekleri çarpan evlatlarını da kucaklarına alarak, asırlarca önce köle gibi sürülüp satılan “köle insanlar” gibi soykırıma ve tehcire tabi tutuluyor Filistinliler…Yaşanan bu zulmü hangi insaflı insan kabul edebilir.!
Bu çağda canlı yayınla insanların yerlerinden yurtlarından zorla sürüldüğünün görüntülerine şahit oluyoruz. Adeta “köle ticaretini andıran, anımsatan” bu görüntüleri bu çağda hangi insan evladı kabul edebilir…O görüntüler önüme geldiğinde inanın kendimi “rüyada zannettim…! Biz neredeyiz diyerek irkildim…!
Bu soykırıma kim dur diyecek…!
Bu satırları okuyan herkes önce kendini bir sıygaya çekmeli…Sonra aynaya bakın ki “bugün sürünen,ezilen ve katledilen Filistinli yerinde ben de olabilirdim” demeli…! Onların yerine kendinizi koyun; belki yüreğinizde bir çırpıntı, bir irkilme olur…!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞI’NDA “MEDYA’NIN ROLÜ…!”
… … Asıl konumuz aslında medyanın rolü… Bu tür savaşları biliyorsunuz yaygın medyadan takip edebiliyoruz. Gelişmeleri ancak ulusal veya uluslar arası iletişim organları vasıtasıyla yaygın medyadan izleyebiliyoruz…Ülkemizdeki medya organları dahi farklı içerik ve söylemlerle medyanın içinde olan bizim gibileri dahi yanıltabilecek moral ve motivasyonu olumsuz yönde etkileyebilecek ayrıntıları servis ederek “gerçek, doğru ve objektif” haberleri kamufle etme aymazlığı içinde malum güçlerin oyuncağı olabiliyorlar. Düşündürücü tabii ki.! Asıl amacım buna dikkat çekmek.!
BATI KAYNAKLI HABERLER “SÜZGEÇTEN GEÇİRİLMELİ !”
Savaşın tabii ki bir takım “paydaşları” vardır. Bu paydaşlar olmadan ne savaş kazanılır ne de savaş yapılır ! Sadece savaş olarak düşünmemek lazım konuyu ama gündem malum savaş olduğu için “savaş” diyorum...Siz ekonomik, siyasi veya sosyal olarak da olsa bir çalışma içinde yer alacaksanız; olayın her türlü artısını eksisini düşünmek zorundasınız. Argümanlarınız sağlam olmalı, yoksa yola öyle mi çıkılır .!
Savaş, çağımızda artık bir algı ve bir propaganda yarışı veya savaşı mahiyetini almıştır. Bu bir anlamda iletişim organlarının insanlığı ve dünyayı anında kaplaması ve etkilemesiyle doğru orantılıdır. Biz bunu biliyoruz ancak medyayı takip eden avamın bunu anlaması kolay olmuyor... “Kasıtlı mini bir haber”le rakibi yanıltmak savaşın dengesini ve gidişatını bozabilir. Haberin doğruluğunu teyit etmek için bazen “üç beş kaynağı” takip ederek doğruluğunu teyit ettikten sonra yazmaya ve yaymaya çalışıyoruz. Bunu yapmazsak doğruyu bulamayız. Böyle bir çalışma zaman alıyor ancak en azından yüzde yüz olmasa da doğruya ve gerçeğe ulaşmamızı sağlıyor. İnsan bunu daha çok “acının ve zulmün hakim olduğu savaş zamanlarında” çok daha iyi anlıyor. Bu bir anlamda donanımlı haber ajansçılığının da ne kadar önemli ve ne kadar gerekli olduğunun teyidi anlamı taşıyor.
HABERDE GÜVEN “KAYNAKLA İLGİLİDİR…!”
Yani her haberi veya görüntüyü; olduğu gibi alıp ülkede yaymanız “savaşı baştan kaybettiğinizin tescili” anlamı taşır. Hele böyle savaş anlarında karşı taraftan, doğudan-batıdan nerden geldiği önemli değil; gelen her haberi “elemeden” iyi bir süzgeçten geçirmeden, “kaynağını doğrulamadan” hemen ekrana yansıtmak, gazetelerde veya internet sitelerinde yayınlamak büyük bir tehlikenin ve yıkımın başlangıcı demektir...Nasıl ki bugün “İsrail malıdır almam” diyerek gıda veya temizlik mamullerini almama yöntemi uyguluyorsanız, “batıdan aldığınız her haberi de doğrulamadan yayamazsınız.!” İsrail malı diyerek eve sokmadığınız gıda mamulleri anında “toplu kıyıma yol açmaz” ancak “yanlış bir haber savaşın seyrini anında değiştirir…! Küçük bir algı, telafisi güç sonuçlara yol açabilir. Yanlış bir haber anlamadan savaş kaybettirir.
Haberde kaynak o kadar önemli işte…
Özellikle bu tür savaş anlarında “ajans haberciliği” tam bir sınav mahiyeti taşıyor.
Ajans denilince tabii ki ülkemizde hemen aklımıza Anadolu Ajansı (AA) geliyor. Benim de uzun yıllar onurla özellikle 99 depremi dahil öncesi ve sonrasında aktif olarak görev yaptığım AA‘nın üstlendiği misyonu da unutmamak gerekir. 1920’de Kurtuluş Savaşı sonrası TBMM açılmadan 17 gün önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün oluru ve imzasıyla kurulan AA’nın ne kadar büyük bir boşluğu doldurduğunu, “İsrail-Filistin Savaşı” nın gölgesinde Gazi’nin 85. Ölüm yıldönümünü anmanın farklı bir anlam taşıdığına şahitlik ediyoruz. “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün değerini insanlık çok daha iyi anlayacaktır. Bu vesileyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve kuruluşa öncülük eden öğretmen ve gazeteci-yazar Halide Edip Adıvar ve Yunus Nadi üstatlarımızı rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.
Ancak ajans haberciliğinde imkanları zorlamak lazım. Gerçeğe ulaşmak için alanda olmak lazım. Yerinden sıcak haberlerle naklen yayınlarla katliamı, soykırımı anında dünyaya yaymak ve yansıtmak lazım.Bu bir zorunluluktur.! Bunu bugün çok daha iyi anlıyoruz.
Tabii AA gibi devlet ajanslarının yanında özel ajanslarında kendilerini yenilemelerinin beraberinde rekabeti doğuracağından “kalite ve güvende” açısından batı kaynaklı ajanslara ihtiyacımız kalmayacaktır. Ülkemiz kaynakları içinde filizlenmiş diğer özel ajanslarda bu vesileyle kendilerine çeki düzen vereceklerdir.
“ZULMÜ DUYURMAK” DA SORUMLULUK İSTER!
Böyle olunca hemen Hz. Ali’nin "Bir zulme engel olamıyorsanız, onu herkese duyurun!" sözü kulaklarımda çınladı.! Yazdığım bu yazıyı da sırf bu uyarıyı dikkate alarak kaleme aldığımı belirtmeliyim…!
Her meslek erbabı işini hakkıyla yapmalı. Hele basın mensuplarının görev ve sorumluluğu çok daha ağır ve çok daha anlamlı çok daha önemlidir...!
İSRAİL- FİLİSTİN SAVAŞI” DEĞİL Mİ ?
Konuyu neden medyaya getirdiğimi anlayacaksınız şimdi. Bazı yaygın medyadaki haberci ve sunucuların, program yapımcılarının kullandığı “yanıltıcı ve hedef çarpıtıcı dilin” insanı derinden yaraladığını belirtmeden geçemeyeceğim…İsrail-Filistin Savaşı’ndan bahsediyorum. 7 Ekim’den bu yana dünya Filistin’deki, Gazze’deki çatışmayı, savaşı, zulmü, katliamı konuşuyor. Canlı yayınlarda “akan kan” izleniyor canlı canlı.Başta belirttim ya “FİLİSTİN YANIYOR, DÜNYA maalesef SADECE İZLİYOR…!
Haberi doğru vermemek; yanıltarak veya çarpıtarak etrafa yaymak “hainliktir”…Vahşetin bir başka çarpıcı yönüdür. Hele “savaştaki masumları ve masumiyeti gizlemek” görmezlikten gelmek vahşetin vahşetidir. Vahşeti görmezlikten gelmek, gördüğü halde göstermemek insanlık mıdır.! Vahşilik değil midir…?
Filistin’de 7 Ekim 2023’ten bu yana (bugün itibariyle bir ayı geçti) hemen hemen tüm kanalları takip etmeye çalışıyorum…Birinde gördüğümü diğerinde göremezsem başka bir teyit yolunu seçiyorum.
NEDEN “İSRAİL-HAMAS SAVAŞI…!”
Haber spikerleri ve program yapımcıları “İSRAİL-HAMAS SAVAŞI” diye sözlerine başlıyorlar. Taa ilk günden itibaren aynı dili kulanıyorlar. Filistin’i bilmesem “HAMAS DİYE BİR ÜLKE Mİ VAR” ki başından bu yana “İSRAİL-HAMAS ÇATIŞMASI” diyorsunuz… “İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞI” DEMEK çok mu zor…! Bu “İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞI değil mi…! Bizim bilmediğimiz ne var ? Patlamalar ve katliamlar Gazze’de yaşanmıyor mu .? Gazze, Filistin’in bir parçası, kalbi değil mi ? Neden FİLİSTİN demekten kaçınıyorsunuz da HAMAS diyorsunuz. Hiç olmazsa FİLİSTİN HAMAS deyin ki Filistin olduğu anlaşılsın. Hiç olmazsa gazetecilikteki “5N 1K TEKNİĞİNİ” uygulayın.
İsrail’i anıyorsun da Filistin’i neden anmıyorsun, söylemiyorsun, yazmıyorsun.! İşte burada planlı “gizli bir propaganda” olduğunu düşünüyorum ben…Bu sözün altında planlı bir karalama ve dışlama operasyonu olduğunu anlıyorum ben…! İsrail’i devlet yerine koyuyorsun da; Filistin’i neden dikkate almıyor ve “Hamas” diyorsun…! Adeta Bu söylemle Filistin gibi tarihi bir geçmişe sahip devleti yok saydığının farkında mısın ? Bu dille İsrail kaynaklı Siyonist basının etkisi altında kaldığınızın farkında mısınız…!
İşin üzücü yanı bizim gibi ülkelerin ajans ve medya kuruluşlarının da bunu sorgulamadan karşıdan gelen söylemi hiç sorgulamadan ve herhangi bir süzgeçten geçirmeden anında uymalarını yadırgıyorum. Bu tür algıya, bu tür bir propagandaya teslim olmalarını, alet olmalarını anlamakta zorlanıyorum.
Beni kahreden masum çocukların suçsuz yere öldürülmesi, sivillerin, anne ve babaların sorgusuzca ve sorumsuzca katledilmesi. Böyle bir katliam “yüzde yüz savaş suçudur” ama BM gibi örgütlerin etkisiz ve sessiz kalışı gelecek açısından da endişe vericidir…
Açıkça belertmeliyim ki ölen, öldürülen, sakat bırakılan, kan revan içinde kucaklarda taşınan bu masum çocukların Filistinli mi İsrailli mi, Arap mı Acem mi, Siyah mı beyaz mı olduğuna hiç bakmıyorum ben…Sizde bakmayın. Irk din dil renk aranmaz böyle durumlarda. Konuştuğu dili de sorgulamıyorum. Ama onların bir çoğu konuşmaya dahi henüz başlamamış minnacık yürekleri ile çaresizlik içinde bir savaşın ortasında kendilerini bulan yavrulardan başkaları değil…! Hani Rusya-Ukrayna savaşında kedi ve köpeklerini, evcil hayvanlarını canlarını kucaklarına alarak ülkelerini terk eden savaş mağduru Ukraynalıları hatırlamışsınızdır.Kedi ve köpeklerin, kuşların da tabi ki canları önemli, değerli…Her masum can korunmak zorunda; savaşta da barıştı da…!
Tabii ki bal gibi İsrail-Filistin Savaşı…Avrupadaki, Amerika’daki; doğudaki batıdaki ajansların yayın organlarının kullandığı dilin aynısını kullanmak zorunda mıyız biz…! Bunun saklanacak ne’si var. “İsrail-Hamas Savaşı” söylemi Filistin’i unutturmaya matuf bir ifade tarzıdır. Bir kere bu dilin değişmesi gerekir öncelikle. Filistin’de ölenler belli. Kadınlar, çocuklar, erkekler…Nihayetinde siviller, silahsız korumasız siviller…!Koca bir ülkeyi, kenti abluka altına almışsınız, AÇIK HAPİSHANE yaparak bir bahaneyle dağ taş demeden evlere yukarıdan bomba yağdırıyorsunuz…Filistinli’lere, Gazzeli’lere kendi evlerini mezar haline getiriyorsunuz…
Hepsi masum ve hepsi suçsuz. Çocukların savaş alanında mermi taşıdığına şahit oldunuz mu siz hiç…! Havan toplarını bombaları, topları tankları çocuklar mı taşıyor ki “onları katlediyorsunuz…!”
Yapılan bu vahşetin adı “Savaş Suçudur…!”
Filistin halkı mağdur, ezilen yok edilen masum Filistinliler...”İsrail-Hamas Savaşı” deyin durun siz…! Evleri köyleri işyerleri, okul ve hastaneleri bombalanan Filistinliler…! Önce bu dili değiştirin.! Ben şahsen ülkemdeki birkaç kanalı aradım. Bu söylemin doğru olmadığını söyledim ama o aracılar da sanıyorum söylediklerimi yetkili birimlere ulaştırmamışlardır. Yanlışı görüp söylemezsem yazmasam yarın bunun manevi olarak da hesabını veremem. Bir de “sözde Hamas militanını vuracağım, yok edeceğim” diyerek bir Gazze’yi yerle bir etmek, yakmak yıkmak insani midir…? Hasta taşıyan ambulansları vurmak, korumasız mülteci kamplarını bombalamak hangi savaş kuralında vardır…? Yardım konvoyu vuruluyor; insaf…! Günahsız çaresiz ismi de dili de dini de bilinmeyen çocuklar kan revan içinde…Oradan buraya savrulan çocukların ne suçu var…!
Bunlar hep “savaş suçudur…!”
Neye göre öldürüyorsunuz.? Neye göre kadın erkek çoluk çocuk demeden insanları ve insanlığı katlediyorsunuz ?
Haber için her ekrana ve internetteki sitelere bir göz attığımda “savaş” veya “saldırı”nın ardında yaşanan dram ve ortaya çıkan “soykırımı” canlı izlemenin psikolojik çöküntünün yarattığı travmayla çaresizliğin; acı hüzün ve gözyaşının tahribatı içinde “acıları yüreğimize gömerek” sonucu ağır faturalara mal olacak bir savaşın biteceği günü kestiremeden hayata tutunmaya çalışıyoruz.
“İSRAİL-HAMAS SAVAŞI” SÖYLEMİ AKIL İŞİ DEĞİL ŞEYTANİ BİR SÖYLEMDİR …!
7. Ekim. 2023.C.tesi gününden bu yana Filistin’de zulüm var; katliam var, cinayet var, soykırım var. Ama dünyanın büyük bölümü seyirci…! Buna savaş dahi demek savaşa hakarettir. Bu çocukların çektiği çile nasıl anlatılabilir, akan kan nasıl yorumlanır.Bu ne kin, bu ne inat, bu ne hırs…!
Hastane, okul, ibadethane (cami kilise ayırmadan) yerle bir ediliyor. Mülteci kampları bombalanıyor. Elleri kolları bağlı siviller göz-göre göre katlediliyor. İsrail ve destekçileri alenen “savaş suçu işliyor” ama etkisiz BM sadece bazen bir iki kınamayla iş yaptıklarını sanıyor…
İKİ ATOM BOMBASINA EŞDEĞER PATLAYICI ATILMIŞ
İsrail Filistin’e bugüne kadar 30 bin ton patlayıcı atmış…Bunun 2 atom bombasına eşdeğerde olduğu belirtiliyor. Böyle bir ortamdan hangi canlı kurtulur.! 30 günü geçti dünya film seyreder gibi sadece izliyor. Bu zulmü dinle-dille nasıl ifade edebiliriz. Bugüne kadar hayatını kaybedenlerin sayısının 10 bini geçip 11 bine dayandığı böyle bir zamanda… Bunlar daha tahmini rakamlar. Gazze’yi yerle bir ettiniz o binaların altında kaç cansız beden kalmış o da belli değil.!
Hastaneyi vurdular; Şifa hastanesini yerle bir ettiler. Kanser hastanesi vuruldu. Bir çocuk hastanesi dahi vuruldu. Buna can mı dayanır. Mısır’a giden Refah Sınır kapısında yaralı taşıyan ambulanslar vurulur mu .! Bu vahşettir...Aslında bunun adı savaş değil; “soykırımdır…!”
Okuduğunuz bu yazıyı toparlarken televizyonlara baktığımda spikerin yine “İsrail-Hamas Savaşı” diyerek söze başladığına şahit oldum. Kanal adlarını da bir bir yazarım da gerek yok. Onları siz de biliyorsunuz. Mesele isim zikrederek hedef saptırmak değil bir yanlışa engel olmak, uyarmak bizim görevimiz…!
Amerikalı siyasetçi ve insan hakları savunucusu Malcolm X, 40 yaşında bir suikasta kurban gitti biliyorsunuz. “Bazı ölüler, yaşayanlardan daha yüksek sesle konuşur!” sözündeki gibi Malcolm X’in sözleri bugün de milyonlarca kişiye yol gösteriyor, cesaret ve güven veriyor.
Malcolm X Filistin konusunda "Filistin Meselesi dini değil siyasidir. Avrupalı emperyalistler kurnazca bir hareketle İsrail'i Arap dünyasını coğrafi olarak bölebilecekleri bir yere yerleştirdiler" demişti.
Bu arada Malcolm X ne demişti: “Eğer, dikkatli olmazsanız, gazeteler, mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise çok sevmenizi sağlar…“Eğer dikkatli değilseniz, gazeteler sizin zulüm gören insanlardan nefret etmenizi ve zulmü uygulayan insanları sevmenizi sağlar.”
MANDELA’NIN TORUNU DA VAHŞETE TEPKİLİ
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin demokratik seçimlerle iktidara gelmiş ilk siyahi cumhurbaşkanı olan Nelson Mandela'nın torunu Zwelivelile Mandla Mandela, "Dünya gözüyle 'özgür' Filistin'i görene kadar dinlenmeyeceğiz. Filistin'deki masum çocuklara ve kadınlara karşı işlenen vahşete karşı sessiz kalmayacağız." dedi.
Güney Afrika'nın yasama başkenti Cape Town'da, İsrail’in Mescid-i Aksa ve Gazze’ye yönelik saldırılarını protesto etmek üzere düzenlenen gösteriye katılan torun Mandela, Filistinlilerin katledildiğine veya hapsedildiğine şahit olmaktan derin bir acı duyduklarını söyledi.
Bu arada torun Mandela, Nelson Mandela'nın "Filistin özgür olmadıkça, Güney Afrikalıların özgürlüğü tamamlanmamıştır." sözünü de hatırlatarak tarihi bir gerçeği haykırdı.
FİLİSTİN’Lİ SAİD NE DİYOR…!
Batı'da şarkiyat çalışmalarının önemli isimlerinden Filistin asıllı Edward Said'e; "Düşman olarak anıldığınız için İsrail'e giremeyen kara listedeki birkaç kişiden birisiniz. Ne düşünüyorsunuz" diye sorulduğunda Edward Said, şöyle yanıt vermişti:
“Ben Filistin'de doğdum. Dedelerim de. Düşünün New York'ta doğmuş bir Yahudi Filistin'e gezmeye gidiyor ben vatanıma gidemiyorum. İsrail bana terörist diyor!”
Bu durumdan muzdarip olan sadece Edward Said değil tabii ki; Siyonist İsrail devletine karşı çıkan kimi hahamlar da şöyle demişlerdi:
“Tevrat ne dediyse İsrail tam tersini yapıyor. Tek çözüm İsrail'in 1948'e geri dönüp işgal ettiği topraklardan çekilmesidir.”
Filistin’den gelen son notlar kulağımıza küpe olsun: Gazze’de İsrail’in bombaları yüzünden 40 bin konut yıkıldı (Bugün hala bombalar bitmiyor)…Can kaybı 10 binleri geçti 11 bine dayandı. Ölenlerin yüzde 70’i kadın ve çocuk…Son rakamlara göre 4 bin 104’ü çocuk. Bugüne kadar 47 gazeteci, 100 doktor hayatını kaybetti Gazze’de…1 milyon 600 bin kişi yerlerinden edildi. Yıkılan ve üzerinden tankla gidilen 40 bin konutun altında kaç bin cesedin bulunduğu henüz bilinmiyor.!
Yunanistan’da İsrail’i protesto yürüyüşünde bir Yunanlı “Uyanmanız için daha kaç bebek ölmeli” diye soruyor. Bütün bu zulüm ve soykırıma rağmen İsrail’li asker bütün dünyanın gözünün içine bakarak;“Gazze’yi toza çevireceğiz” diyebiliyor…!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞININ İŞTE ÖZETİ…!
Yazımı uzun tuttuğumu biliyorum; o yüzden özetliyorum:
Önce Gazze’yi abluka altına alarak “İslam Alemi” başta olmak üzere dünyayla da bağlantılarını kestiler. Savaşın adını ellerindeki medya gücüyle kendileri koydu; “İSRAİL-HAMAS SAVAŞI” diyerek Filistin’in adını unutturmanın yanında FİLİSTİN’in adını dahi tarihten silmeye azmettiler. Öyle ki ellerindeki medya gücüyle savaşı dahi dünyaya ve dünya medyasına “İsrail-Hamas”savaşı diye servis ettiler. Türk ve İslam dünyası da bu söylemİ YUTTU; HER HABERİN BAŞINDA aynı söylem kullanıldı.
Gazze vadisine 30 bin tonu geçen; 2 atom bombası gücünde “bomba yağdırıp” canlı cansız ayakta olan her şeyi toz duman ettiler.
7 Ekim’den bu yana “Medyanın YERLİSİ DE YABANCISI DA AYNI DİLİ KULLANIYOR. İsrail-Fiistin savaşını bal gibi “İsrail-Hamas Savaşı” diye yutturdular.
Şimdi seyrediyorlar…
İZZETBEGOVİÇ’İN TESPİTİ İLE NOKTAYI KOYALIM:
Son olarak deha kişiliğiyle tanıdığımız “bilge insan” merhum Aliya İzzetbegoviç’in yıllar önce bulunduğu tespit bugün kulağımıza küpe olsun:“Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptı. Hem de Batının gözü önünde; Batı medeniyeti adına...”
Filistinli'ye "Köle, Sürgün, katliam ve Soykırım"ı reva gördüler...!
İşte senaryo, İŞTE SONUÇ…!
YORUMLAR