Bu seçim yarışı veya “seçim savaşı” değil; milletvekili veya cumhurbaşkanı seçme yarışı da değil…!
Peki nedir bu kadar büyük bir çaba, çalışma veya çatışma…!
Size bir şey diyeyim mi…? Belki benden bunu ilk kez duyacaksınız ama şuna emin olun; şaşırmayın veya paniğe de kapılmayın yazıyı sonuna kadar okuyun ne demek istediğimi daha iyi anlayacak ve bana hak vereceksiniz…!
Bu bir gelecek...!Geleceğin imarı bir anlamda...Gelecek neslin de bir geleceği...Geleceğimiz işin özü....Detayı şimdi dikkatlice takip edin:
Beş yılda bir yapılan böyle bir seçimi “es geçme” lüksümüz yoktur. Seçen de seçilen de dikkatli olmak ve bilinçli olmak zorundadır.!
“Millet” de milletvekili olmak isteyen “milletvekili” adayı da bilgili ve bilinçli olacak…! Oyunu atan da oyu alan da ezbere iş yapmayacak…! Oyunu kullanacak olan da nereye ve kime niçin oy verdiğini bilecek; milletvekili olmaya namzet kişi de kendini ve ilkelerini hedeflerini “şeffaf bir şekilde” halka sunacak, millete anlatacak…” Aslında itiraf etmeliyim ki; “eğer toplumda böyle bir anlayış yerleşmiş olsaydı bugün bu yazıyı da yazma ihtiyacı duymayacaktım niye saklayayım ki…!
ET-TEKRARI “AHSEN…!”
Eskilerin bir sözü vardır: “Et-tekrarı ahsen, velev kane yüz seksen” (Yani: “Tekrar etmek en güzeldir, yüz seksen kere de olsa.”)
“Tekrar”Arapça kökenli bir kelime olmasına rağmen Türkçeye yerleşmiş bir kelime… “Gene mi” ya da “yine mi” deriz ya hani söz icabı;o kelimenin yerini tutan bir kelimedir“tekrar…!”
“Ahsen”in ifade ettiği manayı bilemeyebilirsiniz. Biraz Arapçası olanlar hemen “güzel”demek olduğunu anlayacaklardır. Özeti: “Tekrar güzeldir” demek kısaca …!
Yani doğruyu, gerçeği tekraren anlatmanın hiçbir zararı yoktur. Doğruyu 180 kere de olsa anlatmaya devam edeceğiz…
14.Mayıs 2023’te Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesinde yapılacak olan “Cumhurbaşkanlığı” ve TBMM 28. Dönem “milletvekilliği” seçiminden bahsediyorum…!
Bu seçim, nihayetinde tabii ki klasik anlamda “milletvekilliği”ve “cumhurbaşkanlığı seçimi” ancak şartlara ortama ve gidişata bakarsanız hiç te o kadar “normal olmadığının” farkına varmışsınızdır sanıyorum…!
O kadar da hafife alınacak bir seçim olmadığını belirtmek için lafı evirip çevirip duruyorum: “Bu seçimin klasik bir seçim olmadığının, normal şartlarda milletvekili seçme ve malum dönemin cumhurbaşkanını seçme girişiminin getirdiği bir seçim süreci içinde olduğumuz alenen ortada…Hani daha önceki dönem seçimlerinde “bazı bakanlar istifa eder ya da başkaları” bağımsız birileri seçilir veya görevlendirirdi ya…!Bu dönem öyle bir şey oldu mu…!
Burada hemfikiriz. Ancak “süreç ve gidişat” arasında sıkışmış bir seçimi apar topar yaparak kapatmaya çalışıyoruz.
Süreçten kastım; malum garip bir pandemi sürecini ve ardından 11 ilimizi direkt içine alan 50 bini aşkın can kaybının yanında çok sayıda maddi ve manevi çöküntünün yarattığı yıkım ve ardından hayata tutunmaya çalışan büyük bir gurubun hüznü arasında enkaz yığınlarının maddi ve manevi kaybı arasında yaşanan travmanın yarattığı çöküntüden bahsediyorum…! Zor bir sürecin ardından kanuni olarak 14. Mayıs. 2023’te yapmak zorunda kaldığımız seçimi inşallah hayırlısıyla kazasız belasız atlatırız...!
BEYİN SAVAŞI’NDA “BEYİNLER YARIŞIR…!”
O yüzden bu seçimin normal bir seçim yarışının ötesinde bir“BEYİN SAVAŞI” olduğunu hatırlatmak için çaba sarf ediyorum. Beyin savaşı ezbere yapılmaz, ezbere yapılmıyor. Beyinler Savaşı’nda “beyinler yarışır; bilim yarışır, bilimin evrensel ilkeleri yarışır, bilimde ezbere yer yoktur çünkü…!
Bu seçim normal şartlarda yapılmış olsaydı bugün sarf ettiğim sözlerden hiçbirini kaleme alma ihtiyacı hissetmeyecektim.!
NEDEN “BEYİN SAVAŞI”DIR BU SEÇİM…!
Evet bu seçim, normal bir seçim değildir…! Tabii ki kanuni bir gerekçenin getirdiği bir sonucun uzantısı olarak bu seçimi icra ediyoruz. O ayrı, benim demek istediğim tabii ki bu değil…!
Ortam, şartlar, partiler ve ittifaklar…!
KAFALAR KARIŞIK, HAVA BULANIK…!
Kafalar karışık beyinler bulanık. Kim kiminle yatıyor, kim kiminle kalıyor, geziyor belli değil. Daha dün kurulan partilerle ismini veya “logoları ve kısaltmaları” dahi bilinmeyen bir çok partinin ortalıkta cirit attığı böyle bir dönemde NE PARTİYİ TANIRSINIZ NE DE MİLLETVEKİLİ ADAYINI…!
İttifakların hangi çerçevede hangi şartlarda yapıldığı tam olarak bilinmese de normal bir vatandaşın olayı çözmesi, gereği gibi tanıması pek kolay gibi görünmüyor. Tabii normal bir vatandaşın bunu detaylarıyla bilme zorunluluğu yoktur aslında; bunu kısa zaman zarfında anlama ve algılama imkanı olmadığı gibi bunu çözmek için de farklı formüller olduğu gerçeğini unutmamak lazım. Tabii ki bu tespitim “avam” için geçerlidir. Hiçbir şey bilmiyorsanız ”futbol takımı gibi tuttuğunuz”veya savunduğunuz partinin liderine bakmanız kolay bir yöntem olsa gerek. Öyle değil mi; kafanız basmıyorsa (amiyane tabirle) kararınızı ona göre verirsiniz... Bunu bazılarınız “teslimiyetçi bir yol ve yöntem” olarak görse de bu kural tabii ki geneli kapsamaz…!
SEÇMEN NEYE GÖRE SEÇİM YAPACAK?
Vatandaş Ali…Fatma bacı, Ayşe teyze ne’yi nere’ye göre tartacakta oyunu kullanacak…! Bu kısa zaman zarfında ben işin orasındayım; bu zorluğu ifade etmeye çalışıyorum sadece…!
KISA PAS YAPARKEN “GOLÜ YERSENİZ…!”
Aday Adayı olduğu dönemde kendi partisinin bayrağı altında havada karada her yeri donatan bazı (sözüm ona!) aday adayları, bugün ittifak çerçevesinde aday olduğu partinin bayrağını sanki “sır gibi” saklıyor…! Olmaz öyle şey; yanlış, eksik…! Doğru değil “etik” de değil…! Anlaşılamadıysa daha da açayım: “Ahlaki değil…!” Ağrınıza gitse de bu böyle…!
Bu mu ittifak, bu mu siyaset…! Bu mu şeffaflık…! Kendi kafasına uygun veya mensup medya mensuplarıyla “kısa-pas yaparak” halka ulaşamazsınız…! Halkın damarına gönlüne giremezsiniz…! Kısa pas yaparken “golü yersiniz” ama geç olur, sınıfta kalmış olursunuz…! “Akçe” işleriyle oyalanmayın benden söylemesi…
Kimse kendini kandırmasın…! El oğlu- seçmen artık uyanık…! Medya yoksa da “sosyal medya” var. Elindeki “akıllı telefondan” her yeri tarıyor tanıyor; dünyayı geziyor, alemi biliyor vatandaş…! Senin milletvekili adayın bilmiyorsa zaten “maça 1-0 mağlup başlamış demektir.
Seçim anı bu kadar yaklaşmış olmasına rağmen hala “aday adayı olduğu dönemde” takılıp kalmış siyasiler var ortamda…! Bana isim sormayın her şey alenen icra ediliyor…! Ne partiyi tanıyor, ne partinin liderini görüyor…! Kendi kafasındaki liderle yatıp kalkıyor. Oysa alınmış bir “ittifak” sözü var…! Etik mi yani “aday belli, o hala kendi liderini ilanlara taşıyarak rakibe çalışmış oluyor bunu dahi bilmiyor…!
Seçime girdiği partisinin liderini tanısa O’nun gittiği yolu izler, söylediği sözü söyler, başka bir malzemeye gerek yok ki…! Ama O seçim sonrasına “yalakalık yaparak” erzak taşıyor. Bilmiyor o yemek yolda bozulur…!
Bu seçimin “bulanık suda balık avlamaya” benzetiliyor da bunlarla ilgili ..!Derede veya gölde “oltayla balık tutanlar” çok daha iyi bilir; balık sizi görmemeli değil mi…!Gölde saatlerce olta elinde ya da yere çakılı duranları, bekleyenleri bilirsiniz…!
…Ki balık sizi görse oltaya tıkılmaz çünkü.! Sizi görünce ya da oltanın, ya da ‘misinenin oynadığını görse kaçar balık, oltaya gelmez…O yüzden bulanık suda oltayı atarsınız, balık oltadaki yemi alayım derken oltaya takılır…”Oltaya takıldı mı kelle gitti…
Oltaya takılan balığın kurtulduğu vaki mi…!
Arkadaş bu seçim; tam bunun siyasete yansımış hali adeta…!
Sen ki bir milletin “vekil” adaylığına soyunmuş bir kişi olarak böyle bir yöntem uygulayamazsın…!
“Olta atar gibi seçmeni avlayamazsın…!”O devirler bitti…!
Sen balık avlamıyorsun bir kere… Senin işin “insan…!” Bazı insanlara “balık hafızası” denildiğine siz bakmayın siz…İnsan olun yeter…!
İnsanı balık gibi görmenin veya avlamanın çok geride kaldığını bilesiniz…!
Sen ŞEFFAF OLMAK ZORUNDASIN…!Şeffaf olmanın yanında insanın “dıştan görünmeyen” KALBİNİ (GÖNLÜNÜ) FETHETMEK ZORUNDASIN…!Kalbe, gönüle girmek zorundasın…! Kolay değil…! Kolay değil de kolayı herkes yapar önemli olan “zoru başarmaktır!”…Ve başarı “hep zor anlarda saklıdır…!”
Yani başarmak çok kolay değil…“AZİM İRADE İNANÇ” olacak…!“BİLGİ, GÖRGÜ AHLAK” OLACAK…!Kimse “bilgiçlik” taslamasın; bilgi çağındayız bize bilgi lazım; bilgiçlik bir meziyet değil ahlaksızlıktır… Bilgiçliği unutun bilin…! Bilim esastır BİLİM.!
Ulaşın halka, dinleyin halkı…“ÇÖZÜM ODAKLI” olun…! Çözüm…!
Birbirimize “biliyormuş tanıyormuş” edasından vazgeçin. ..! Sahte değil gerçekçi olun…Alenen açıkça yazıyorum ki görüşlerimi; kıvırma payınız olsun istemiyorum…!
SEÇİM PUSULASINI BİLMEYEN “ŞAŞKINA DÖNER.!”
Seçim pusulasını şöyle bir elinize alın bakalım kaçını tanıyacaksınız! Seçim yapacak vatandaş büyük şehirlerde “herkesi veya her partiyi, her milletvekili adayını şahsen tanımayabilir…!” Alan geniş nüfus çok çünkü…!
Ancak küçük çaptaki bir avuç kendi ilinizin vekil adaylarını ve partilerini tanımazsanız nasıl bir seçim yapacaksınız? Sizin tanımadığınızı başkalarına nasıl anlatacaksınız?
Kararlı mührü “oy pusulasına nasıl vuracaksınız.!” Mührü bir vurdunuz mu gitti dönüşü yok…! Sandık kuruluna deseniz ki “ben iptal edeceğim yeni oy pusulası verin” deme lüksün yok…!Bir mühür 5 yılı ipotek altına almaktır. Oyunuz ya çöp olacak ya da boşa gidecek…! Oysa bir oy bir insan demek…!Bir can demektir…! Eğer “yaşayan ölü olmak” istemiyorsanız vekil adaylarınızı “adamakıllı” tanımak zorundasınız. “Adamakıllı tanımanın formülünü bulmak” zorundasınız…! Bu insani bir sorumluluktur, “ahlaki” zorunluluktur. İnsani bir görevdir; üstelik bu bir “vatandaşlık” borcudurbilesiniz…!
Hadi partiyi tanımayabilirsiniz ancak ilinizin milletvekili adayını en iyi tanıması gereken o ilde yaşayan o ilin havasını soluyan, suyunu içen, yolunda yürüyen vatandaş olmalı…! Millet, milletvekilini meclise göndermeden tanımalıdır, tanımak zorundadır. Tanımadan sandığa gidilmez, gidilmemelidir…!
Oy pusulasına mührü vuracaksanız, milletvekilini de partisini de varsa ittifakını da tanımak zorundasınız.
Sen, ey millet…!Seçimin adı zaten “milletvekili” seçimi…! Millet-vekili…!Cumhur-başkanı…!Ey millet, seçeceğin milletvekilini iyi tanı; “vekilini iyi tanı” öyle seç…!Bu işin “mazereti olmaz…! Buz gibi havada denize kafa üstü dalmak ister mi bir insan…!Ne oldu girmeden dalmadan üşüdünüz irkildiniz değil mi…! Denize dalmadan düşünüp tartacaksınız. Yoksa yarın dönüşü mümkün olmayan bir virajda yok olur gidersiniz…!
O yüzden seçim anına kadar; seçmeni de seçilecek olanı da uyarmak bizim ana görevlerimiz arasında yer almaktadır. O yüzden tekrar edeyim:“Et-tekrarı ahsen, velev kane yüz seksen.”
Son sözüm: “Ey millet; vekilini iyi tanı…!
Seçeceğin vekili en iyi “sen tanımalısın SEN”SENN, SENNN…!”
YORUMLAR