Dünya Alzheimer Günü'ne Özel Açıklamalarda Bulundu

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Burcu Polat, Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu.

 

Alzheimer hastalığının bir bunama (demans) sendromu olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Doç. Dr. Burcu Polat, “Beyinde sinsi bir şekilde başlar ve başta bellek fonksiyonları olmak üzere birçok kognitif (bilişsel) fonksiyonda ilerleyici kayıplara yol açar. Alzheimer hastalığı, en sık görülen bunama tipidir ve tüm demansların yaklaşık %60-70'ini oluşturur.

 

Beyinde bazı maddelerin birikmesi sonucunda, sinir hücreleri arası bağlantıların giderek tahrip olması ile karakterizedir. Zamanla sinir hücreleri fonksiyonunu tamamen kaybeder ve beyinde küçülme meydana gelir. Bu sürecin, belirtileri ortaya çıkmadan 15-20 yıl kadar önce başladığı bilinmektedir.” dedi.

 

Belirtileri

 

Unutkanlığın Alzheimer hastalığının en sık bilinen belirtisi olduğunu ifade eden Doç. Dr. Polat, konuşma bozukluğu, davranış ve muhakeme sorunları gibi başka belirtilerin de gözlendiğini söyledi. Her unutkanlığın bunama olarak adlandırılmaması gerektiğini vurgulayan Polat, unutkanlıklara bunama denilebilmesi için hastaların günlük yaşam faaliyetlerini etkileyecek veya bozacak düzeyde şiddetli olmalı gerektiğini dile getirdi.

 

Erken Teşhisin Önemi

 

Erken teşhisin de önemine değinen Doç. Dr. Burcu Polat, “Günümüzde bazı maddelerin kanda izini sürerek Alzheimer hastalığı hakkında bazı öngörüler kazanmış bulunmaktayız. Ancak bu henüz çok yeni bir gelişme ve ilerleyen çalışmalarla desteklenmesi gerekli. Amaçlanan şey parmak ucundan alınan kan ile doğru tahmin ve takipleri yapabilmek. Bu açıdan umut verici bir döneme girdik diyebiliriz.

 

Erken teşhis ile hasta ve yakınlarına doğru tıbbi yaklaşımın sağlanması ve ayrıca ortaya çıkabilecek yasal süreçleri yönetmek açısından yardım edilmesi mümkün olabilir.

 

Şu an için Alzheimer hastalığının çok erken dönemlerinde yakalanan vakalarda ilerleme yavaşlatılabiliyor. Ancak hastalığın tamamen yok edilmesi mümkün gözükmemektedir.” şeklinde konuştu.

Genetik Yatkınlık

 

Genetik yatkınlığın önemli olduğunu ancak tek başına nadiren bir sebep olabileceğini dile getiren Polat, “Yaşlanmanın kendisi (özellikle 65 yaş üstü grup) bunama için başlıca önemli bir risk faktörüdür. Ülkemizdeki verilere göre yaşlı nüfus oranı 2023 itibariyle %10.2’dir. Yani Türkiye artık genç bir ülke değil. Alzheimer hastalığının 65 yaş üzerinde görülme oranı % 5’lerde iken, 90’lı yaşlarda bu % 40’lara çıkmaktadır.

 

Diğer risk faktörleri ise;  düşük eğitim seviyesi, hipertansiyon, diyabet, işitme bozuklukları, obezite, sigara, depresyon, fiziksel inaktivite, zayıf sosyal ilişkiler, hava kirliliği, aşırı alkol tüketimi ve kafa travmasıdır.

 

Ülkemizde sosyoekonomik hayatın ve sağlık politikalarının bu verilere göre şekillenmesi gereklidir.” dedi.

 

 “Asıl Tedavi Hastalığı Önlemektir”

 

Alzheimer hastalığının şuan için kesin bir tedavisinin bulunmadığını ifade eden Doç. Dr. Polat, “Belli ilaç tedavileri denenmekte ve FDA tarafından onay almaktadır. Ancak kesin bir tedavi olduğunu söyleyemeyiz. Esas tedavi Alzheimer hastalığını önlemektir. Elimizde var olan diğer demans ilaçları ise 3 hastadan birinde sadece belirtileri azalmaktadır. Yeni tedaviler Alzheimer Hastalığı ile ilişkili beyinde biriken ve fonksiyonu bozan bazı maddelere karşı etki göstermektedir ancak tedavi etkileri çok dramatik olmadığı gibi ciddi yan etkileri de mevcuttur. Henüz ülkemiz sağlık sisteminde bulunmamaktadır. Çalışmalar devam etmektedir ve önceki yıllara göre yeni ilaçları daha çok kullanabilir duruma gelmemiz söz konusudur.” diyerek, hastalıkla mücadelenin önemini vurguladı.

 

Hastalıkla Mücadelede Beslenmenin ve Yaşam Tarzının Rolü

 

Alzheimer hastalığında özellikle beslenme, spor, uğraşı terapisi gibi genetik dışı yani epigenetik faktörlerin önemi ile ilgili ciddi çalışma ve raporların yayınladığını söyleyen Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Burcu Polat, “Bu konuda özellikle koruyucu olarak ve rahatsızlığın ilerlemesini geciktirme anlamında, yaşam biçimi değişiklikleri -her hastada aynı oranda başarılı olmasa da- oldukça önem taşımaktadır. Akdeniz tipi beslenme ve ketojenik diyetler ile fayda sağlanabilir. Hastalara ve hastalığa bir bütün olarak yaklaşmak son dönemde giderek önem kazanmaktadır.

Sağlıklı ve bilinçli bir yaşam sürmek sadece bunamaya karşı değil birçok beyin hastalığına karşı da koruyucu olacaktır. Yaşamın ilerleyen dönemlerinde daha iyi bir zihne sahip olabilmek için; orta yaşlarda iken seyahat etme, enstrüman çalma, fiziksel aktivite, okuma, ikinci dil öğrenme ve problem çözme gibi entelektüel aktiviteler ile uğraşmak önemlidir.” şeklinde açıklamalarını sonlandırdı.